28 Ekim 2018 Pazar

İlber Ortaylı’dan Kitap Tavsiyeleri


Bu ay çoğumuz yaz tatiline gidiyoruz. Tatil günlerinde okumanız için size bazı kitaplar takdim etmekten zevk duyarım.
Liste tarih ağırlıklı, yerli ve yabancı yazarları içeriyor. Ama kitapların ağırlığı Türk tarihi üzerine. Bu sıra Halil İnalcık yılındayız. Listemizde hocamız iki kitabıyla başta geliyor.

KLASİK İNALCIK MAKALELERİ

- Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye IV,
İş Bankası Kültür Yayınları:
Makalelerini derleyen dört kitaplık serinin adı ‘Devlet-i Aliyye’. Serinin dördüncü kitabındaki makalelerin her biri onun klasikleşen ve en çok müracaat edilen araştırmaları. Mesela 19’uncu yüzyılda en çok münakaşa edilen ‘ayanlar’, yerel düzlemde ortaya çıkan beyler üzerine incelemeler kitapta geniş yer tutuyor. Yine kitapta İnalcık’ın kapitülasyonlar üzerine son derece değerli makalesi dikkat çekiyor.

‘HOCALARIN HOCASI’NDAN ADALET DERSLERİ

- Halil İnalcık, Osmanlı’da Devlet ve
Hukuk ve Adalet, Kronik Kitap:
Halil İnalcık’ın bu eseri, bugünlerde en çok bilmemiz gereken, çok tartışılan yargı ve adli teşkilat geleneğimiz üzerine. Osmanlı İmparatorluğu, altı asır boyunca egemenliğini devlet, hukuk ve adalet anlayışıyla sağlamış; iktidarınıysa kendine özgü yargı teşkilatıyla ayakta tutmuştur. Kronik Kitap’tan çıkan eser, Halil İnalcık’ın Osmanlı’daki devlet anlayışı, kanun rejimi ve adalet yöntemleri üzerine araştırmalarını bir araya getiriyor. Araştırmalarıyla Osmanlı’ya bakışı değiştiren, ‘Hocaların Hocası’ Halil İnalcık’ın kitapları tekrar tekrar basılmalı, okunmalı.

EN VELUT TARİHÇİDEN YAVUZ’UN HAYATI

- Feridun Emecen,
Yavuz Sultan Selim,
Kapı Yayınları:
1960’lılar kuşağı içinde Feridun Emecen en velut tarihçi sayılır. Bu kuşağın içinde Osmanlı tarih arşivini sürekli kullanan bir yazardır. Bu nedenle Yavuz Sultan Selim Han üzerinde şu ana kadar en yeni bilgiler getiren kitabı kaleme aldı.
PARLAK İSLAM MEDENİYETİNE ARAP YORUMU

 Corci Zeydan,
İslam Uygarlıkları
Tarihi, İletişim :
Şüphe yok ki, 19’uncu yüzyılda gerçek anlamdaki Arap uyanışı Hıristiyan Araplarla başladı. Corci Zeydan, Filistin Hıristiyanlarından... Ömrünün önemli kısmı Mısır’da geçti. Parlak İslam medeniyetinin Arapçıl yorumu büyük ölçüde Corci Zeydan ve Butrus el-Büstani gibilerine aittir. Bunlar mühim çalışmalardır. Corci Zeydan, 19’uncu yüzyıl Arap düşünürleri içinde mutedil sayılabilecek biridir. Kaleme aldığı İslam uygarlığı tarihi rahat okunan, romantik sayfalar kadar yeni katkı ve yorumları da olan bir eserdir. Yaz tatili için biraz daha ciddi okuma yapmak isteyenlere tavsiye edilir.

AVRUPALILARIN GÖZDESİ

 Godfrey Goodwin,
Yeniçeriler,
Doğan Kitap:
Yeniçerileri daha iyi öğrenmek isteyenler, Godfrey Goodwin’in kitabını okuyabilirler. Bu Avrupa kaynaklarında da bolca başvurulan bir popüler takdimdir.

SON ORYANTALİSTİN ANILARI

- Bernard Lewis,
Tarih Notları,
Arkadaş Yayınları :
Bernard Lewis son oryantalisttir. Batı’da, Doğu’ya yeni bakışı temsil eder. Ona yakın düzeyde Arapça, Farsça, Türkçe, Batı dilleri ve klasik dilleri bilen iki kişi belki ancak sayabiliriz. Birisi bir ara Osmanlı tarihiyle de uğraşan M.A. Cook’tur; diğeriyse Hamit Algar. Hamit’in engin dil bilgisi, daha çok bir siyasi yorumculukla, karışık konulara yönelmiştir. Bernard Lewis ise çok uzun yıllar oryantalist dünyanın en bilgin üstadı olarak yoluna devam etti. Artık 102 yaşında. Son derece ilginç ömrünü, tam 100 yaşındayken Churchill’in de torunu olan arkadaşı Buntzie Ellis Churchill’le hazırladığı notlarında anlatıyor. Bilhassa Ermeni sorunu üzerine yazdıklarında Ermeni lobileriyle olan çatışmasını kendine has üslupla veriyor ama hatıratın tek özelliği bu değil. Bu kitapta değişen bir dünyada İngiliz İmparatorluğu’nun ünlü bir bilgininin Doğu medeniyetine girişini görüyoruz.

ATATÜRK BİYOGRAFİLERİNİN EN İYİLERİNDEN

- Andrew Mango,
Atatürk, Remzi Kitabevi:
Bizce çokça okunan Lord Kinross’unkinden daha ilginç bir Atatürk biyografisi... Buna ‘bir yabancı yazarın kitabı’ da diyemiyoruz. Andrew Mango ve kardeşi ünlü Bizans tarihçisi Cyril Mango, İstanbul’da büyüyen bir Levanten ve Rusya göçmeni ailenin çocuklarıdır. Andrew Mango’nun Türkçesi mükemmeldi; bu kitapta da uzun yılların birikimi var. Mango hoş sohbet bir dünya adamıydı. İngiliz, Fransız, Türk ve Rus aydınlarını, onun kadar sohbet ve bilgisine hayran eden yoktur. Türkiye üzerine yazılanların arasında seçkin yeri olan bir kitaptır.

ÇALKANTILI DÖNEMİ EN İYİ ANLATAN ESER

- Şevket Süreyya Aydemir,
Suyu Arayan Adam, Remzi Kitabevi:
Bugünlerde, 1917 İhtilali’nin ve Birinci Cihan Savaşı’nın bittiği yıl olan 1918’in 100’üncü yıl dönemecindeyiz. Rus İhtilali, Avrupa’nın değişimi, savaşların tarihi üzerine yüzlerce kitap var. Hepsini uzmanlara bırakıyoruz. Cumhuriyet tarihini kurucularıyla birlikte yaşayan, ihtilalin hemen sonrasında Rusya’da bulunan, hatta Komünist Partisi’ne giren ama Birinci Cihan Savaşı’nı bütün cephelerde Türk ordusunun yedek subayı olarak geçiren Şevket Süreyya’nın ‘Suyu Arayan Adam’ isimli hatıratı başucu eseri sayılmalı. Bu dönemi onun kadar etkileyici anlatan bir kalemi bulmak kanaatimce çok zordur. Bu eserin Remzi Kitabevi’nden çıkan son baskısını (ilk baskısı 1959’dadır) bu yaz günlerinde okumakta büyük kazanç var.

BÜYÜK (TİMUR) MAREŞALİN KİTABI

- Beatrice Forbes Manz,
Timurlenk, Kronik Kitap :
Emir Timur büyük bir mareşal. Bu yorumu yapan biz değiliz; Atatürk söylüyor. Devlet idaresi bakımından önemli bir sistemi kurdu. Savaşlarında diplomasi önde gider. Bununla birlikte Anadolu’daki savaşları çok amansızdır. Bir yanıyla da İzmir’i Anadolu Türkiyesi’ne ebediyen kazandıran odur. Semerkant, Buhara onun yeniden kurduğu şehirler. İslam dünyasında ilmin son Rönesans’ı onun imparatorluğunda cereyan etti. Torunları Babürler, Hindistan’a asıl çehresini verdi. Türk tarihçiliği ne Timur, ne de bilhassa Babürler üzerinde sürükleyici, aydınlatıcı, derli toplu bir eser meydana getirmiş değil. Timurlenk ve devri üzerine rahat okunacak bir kitap için Beatrice Forbes Manz’ın ‘Timurlenk’ini tavsiye ediyorum. Fakat soruların bu kitapla çözüldüğünü sanmayın, bu kitabın da bizi yeni sorulara götüreceği aşikâr.

HER YÖNÜYLE EN RENKLİ OSMANLI TARİHİ

- Reşad Ekrem Koçu,
Yeniçeriler, Doğan Kitap :
Reşad Ekrem Koçu sanıldığı gibi popüler nitelikli bir tarihçi değil. Üniversite asistanı olarak yazı hayatına başladı. Kürsü reisi de meşhur tarihçi Ahmet Refik’ti. O üniversiteden uzaklaştırılınca, Reşad Ekrem Koçu da istifa ederek basın dünyasına girdi. Onlarca eserinde vekayinameler kadar hiç el değmemiş halk edebiyatı ürünleri, halk şairleri, gazeteler ve eski mecmualar da yer alır. Osmanlı tarihini her yönüyle ve onun kadar renkli ele alan biri daha yok.

USTA İŞİ BİR POLİSİYE

- İhsan  Oktay Anar,
Yedinci Gün, İletişim :
Hem sürükleyici hem de Osmanlı Türkçesini yeni kuşaklara en kolay yaklaştıran eser... Anar, İstanbul ve İzmir’in folklor dilini ustaca kullanan; oldukça ironik; zaman ve mekânın üzerinde bazen oyun oynayan ve zaman-mekân-kişi birliğini arada bir zedeleyen bir romancımızdır. ‘Puslu Kıtalar Atlası’ ile birdenbire tanınan felsefe hocasıdır. Bu yaz tatili için tavsiye edeceğimiz kitabı ‘Yedinci Gün’. Hikâye, 2. Abdülhamid’den adeta muhayyel bir cumhuriyet ortamına kadar sürüyor. Usta işi bir polisiye... Yazın rahat okuyacağınız bir İhsan Oktay Anar eseri; öbür kitaplarına da kışın devam edersiniz. Ben Anar’ın yeterince dikkatle izlendiği kanısında değilim. Oysa okuyucuyu yeni bir üsluba ve bakışa götüren bir yazar. (1)


7 Ekim 2018 Pazar

Batı bilgilerine göre Osmanlı Tarihi


Osmanlı Tarihinin en münakaşalı ve arka planı ehemmiyetli seneleri Avrupa ile temaslı seneleri kaplıyor. 
Avrupa'nın o senelerde kendimize sebep baktığını, ilişkilerde neleri öne çıkardığını birinci elden kendimize aktadar kaynak adedi da hudutlu.
Bu boşluğu kapatmaya aday kaynaklardan Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihini kaleme alan batılı yazarlardan en tanınmış kişisi hiç şüphesiz Joseph von Hammer'dir ve onun 10 Ciltlik yapıtı tarihçilerin dikkatli analizle kullanması elzem kitaplar arasında yer almakta.
Türkçe'de bundan sonra onun kadar kıymetli ve Osmanlı tarihini Batılı kaynaklardan kendimize açıklayan bir eser henüz var. 

Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa ilişkileri yönünden en ehemmiyetli eser diye nitelenen ve orijinali yedi bin sayfa olan Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’nin tercümesi beş seneden çok sürmüş.
Tarih denildiğinde prestijli ve emin yayınevleri arasında ismi ön sıralarda gelen Yeditepe Yayınevinin Türkçe'ye kazandırdığı yapıtın takdim yazıları Türk tarihçiliğinin kutup ismi Prof. Dr. Halil İnalcık ile Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya ilişkin.

ESERİN BAŞKA OSMANLI TARİHLERİNDEN FARKLARI

İki meşhur tarihçi yapıtın ehemmiyetini anlatan takdim yazılarında Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’nde profesyonel tarihçilerin dahi şuana kadar duymadığı çoğu enteresan ayrıntı yer aldığına ilgi çekiyorlar...

Osmanlı İmparatorluğu Tarihi ( 7 Kitap Grup - Ciltli )Doç Dr. Erhan Afyoncu, Nilüfer Epçeli ve Prof.
Dr. Kemal Beydilli gibi meşhur tarihçilerin yer aldığı 10 kişilik bir ekip doğrulusunda dilimize kazandırılan meşhur Alman Tarihçi Johann Wilhelm Zinkeisen'in 1840-1863 seneleri arasında tam 25 sene emek sunarak, Venedik, Avusturya, İngiltere, Almanya, İspanya ve Fransa kütüphanelerindeki vesika ve kitaplardan derlediği Osmanlı İmparatorluğu Tarihi; Osmanlıya karşı Avrupa’da kurulan, kurulmaya gayret gösteren ittifakları, anlaşmaların perde arkasını, elçilerin İstanbul’daki hareketlerini, Avrupalı hükümdarların şark politikalarını, devlet teşkilatını, fetihlere Batıdan bakış gibi ehemmiyetli noktaları içeriyor. 

PADİŞAHLARIN MİZAÇ ANALİZİ DAHİ VAR

Bizim arşivlerimizdeki eserlerde denk gelmek pek olası olmayan kalifiye bulgular sahibi olan yapıtı kaleme alan Zinkeisen padişahların karakterlerini bile çözümleme etmiş.
Örneğin Avrupalı diplomatlar sert bulunduğu için Yavuz Sultan Selim’den pek hazetmiyormuş.
Fatih Sultan Mehmet’e saygıları defa büyükmüş.
İlime ve sanatçıya verilen değerden, Devasa İskender ve Sezar’a değin kitaplar okumasına tümşeyleri not etmişler.
Kanuni Sultan Süleyman’ı ise devasa bir hükümdar olarak anlatmışlar.
Asla içki kullanmadığını ve Hürrem Sultan’a defa devasa bir aşk duyduğunu hem de Hürrem ölünce yıkıldığını dahi yazmışlar.

PROF. DR. HALİL İNALCIK'IN YAZDIĞI TAKDİM YAZISI

Büyük Osmanlı tarihinin esas kaynakları şüphesiz Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, kadı sicilleri, vakıflar ve müftülük arşivleridir.
Bu vesika hazineleri kullanılmadan bu tarih hakkıyla yazılamaz.
Ancak, Avrupa arşiv ve kütüphaneleri Osmanlı tarihi üstünde şaşırtıcı bir malzeme yığını saklamakta ve Türk araştırıcılar fakat şimdilerde bu kaynaklara el atabilmektedirler.
Avrupa arşivleri ve vekâyinâme kolleksiyonları, Avrupalı tarihçiler doğrulusunda epey etraflı incelemelera mevzu meydana gelmiştir.
İlk araştırıcılar, XV-XVI. yüzyılda Angielello, Giovio, Sansovino gibi İtalyan tarihçilerdir.
Bu bakımdan Avusturyalı tarihçi Zinkeisen, şüphesiz başta gelir.
J. von Hammer Geschichte des Osmanischen Reiches’den (X cilt, 1827 Peşte) ardından Zinkeisen devâsâ bir Osmanlı Tarihi (VII. cilt, Geschichtle des Osmanischen Reiches in Europa, Gotha 1840-1863) yayınladı. 

Hammer, bir oryantalist olarak yapıtında Osmanlı kaynaklarını asal tuttuğu durumda Zinkeisen, Osmanlı-Avrupa ilişkilerini ana-konu yaptı.
Avusturyalı tarihçi, Genel Osmanlı tarihi ilk devre için, Bizans ve İtalya tarihlerini Hammer’i ve Hoca Sa‘deddin’in Bratutti doğrulusunda uygulanan İtalyanca çevirisini izlemiş, fakat çoğu yanlışları tekrarlamıştır. 

Bununla birlikte Hammer’e bakarak, Zinkeisen’in defa henüz iyi bir tarihçi olduğuna şüphe yoktur (Hammer, Doğu kaynaklarının bir çevirmeni olmaktan ileri gidememiştir.
Avusturya ile ilişkilerde Viyana devlet arşivindeki kimi belgeleri kullandığı doğrudur).
Örneğin, Zinkeisen Fâtih’in viran bir kent olarak aldığı İstanbul’un (yeni bir Türk-İslâm kenti olarak) temellerini attığını ve iskânında devasa gayret gösterdiğini belirtmiştir.
Fakat Fâtih’in bir Rum Patrik’i atamasındaki ana emelini anlamamıştır.
Yunan kaynaklarını kullanarak Patriklik ile ilgili naklettiği detaylar (çeviri II, 10-11) ehemmiyetlidir.
Hammer’den değişik olarak Zinkeisen’in yapıtını özgün ve kıymetli kılan nokta, olaylarla modern Batı kaynaklarını detaylı biçimde kullanmasıdır.
Zinkeisen, yayınlanmış vesika kolleksiyonlarını ve modern kronikleri kullanır (bu arada A.
von Gevay, Urkunden und Aktenstücke zur Geschichte der Verhältnisse zwischen Österreich, Ungarn und der Pforte im XVI und XVII Jahrh., III cilt, Viyana 1838-1842; Charrière, Négociations de La France Daus le Levant, Paris 1848-1860).

Zinkeisen’in yapıtı, 19. yüzyıl ortalarında yazılmış olmakla birlikte, geniş bir perspektif içerisinde kullandığı kaynaklar bundan dolayı bu gün de kıymetini korumaktadır.
Özellikle, şuana kadar hiçbir Türk tarihçisinin ecnebi kaynakları bu ölçüde kullanmadığı göz önüne alınırsa, yapıtın Türkçe tercümesi tarih edebiyatımız için devasa kazançtır.
Zinkeisen’den tahminen yarım asır ardından N.
Jorga (Iorga), Osmanlı Tarihi üstünde yine 5 ciltlik bir genel tarih yayınladı: Geschichte des Osmanischen Reiches, Gotha 1908-1913.
Jorga’nın tarihini ötekilerden ayrıt eden kaliteyi, İtalyan arşivlerinde çalışarak topladığı özgün belgeleri yapıtında kullanmasıdır (bu belgeler VI.
cilt durumunda Bükreş’te yayımlanmıştır: Notes et Extraits pour servir à léhistoire des Croisades).
Jorga’nın beş ciltlik yapıtı gibi Zinkeisen’i de Türkçeye kazandıran kıymetli tarihçi, Erhan Afyoncu ve mesai arkadaşlarını burada kutlamak bir ödevdir.
***
JOHANN WİLHEM ZİNKEİSHEN KİMDİR?

Johann Wilhelm Zinkeisen, 12 Nisan 1803’te Altenburg’da doğdu.
Jena ve Göttingen’de evvel ilâhiyat, ardından tarih okudu.
Eğitimini tamamladıktan ardından Dresden’de Blochmann Enstitüsü’nde öğretmen olarak çalıştı.
Daha ardından Münih’te yaşadı.
22 yaşındayken 11 Eylül 1825’de Jenea Akademisi’nde Commentatio Historico-Critica de Francorum Maiore Domus (Franklar’ın Maiore Domus’una Değin Tarihsel-Eleştirel İnceleme) adlı doktorasını müdafaa etti.
Üst seviye bir saray vazifiyeti olup (saray nazırlığı) devlet yönetiminde devasa rol oynayan “maior domusluğu” Franklar’ın krallığının ilk dönemlerinden alıp, VIII.
yüzyıla kadar sebep güçlenip krallığı ele geçirdiğini incelediği hekime tezi Jenea’da 1826’da basıldı.
1831 senesi ilk haftalarında Leipzig Üniversitesi’nde Tarih ve Devlet Bilimleri kısmında İtalya’daki İlkcağ halklarından Samnitler’in tarihini genel olarak ele alıp, Etrüskler gibi İtalya halklarıyla karşılaştırdığı Samnitica, Dissertatio Historico-Critica (Samnitler’in Tarihi, Tarihsel-Eleştirel İnceleme) adlı teziyle doçent oldu.
Burada misyon yapar iken 1832’de “Geschichte Griechenlands/Yunanistan Tarihi” isimli eserinin ilk cildini yayınladı.
Daha 29 yaşındayken yayınladığı bu eseriyle dikkatleri üstüne çekti.
1833 Haziran’ında Saksonya Altenburg Dükü’nün elinden profesörlük unvanını aldı.
Üniversitede hocalık yaptığı zaman Avrupa’nın politik ve kültürel tarihine ilişkin defa farklı derslerin hocalığını yapmıştı.
Leipzig Üniversitesi’nde 1831-1832 seneleri arasında birçok ders verdi.

Zinkeisen yazacağı yapıtlar için bir süre Paris’te yaşayıp, incelemeler yaptı.
Zinkeisen, Paris’te geçirdiği müddet içinde ikinci cildini yayınlamadığı, “Yunanistan Tarihi”nin üçüncü ve dördüncü ciltlerini yayınladı.
Yine “Geschichte des Osmanischen Reiches in Europa/Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa Tarihi” isimli en ehemmiyetli eserinin birinci cildini de kaleme alıp, neşretti.
Zinkeisen, yayınladığı Yunanistan Tarihi vesilesiyle 1834’te Atina Üniversitesinden bir öneri almış, fakat Yunanistan’daki şartları kendi için cazip görmediğinden önerisi reddetmişti.
Versailles, Lafayette, Jakobenler Cemiyeti ve Fransa’daki haller ile ilgili çoğu makalesi de 1836-1840 seneleri arasında Augsburg Allgemeine Zeitung ve Raumer’in Tarih Cep Kitabı’nda, Minerva’da ve farklı yerlerde yayınladı.
1839’da izdivaç etti ve bir çocuğu oldu.
1840 Eylül’ünde Paris’teyken Prusya Dış İlişkiler Bakanlığı doğrulusunda Leopold Ranke’nin arabuluculuğuyla baştan sona kadar yine yapılandırılması varsayılan Prusya Resmi Gazetesi’nin yazı işlerinde misyon alması için çağrı edildi.
Yine Ranke’nin arabuluculuğuyla ardı ardına Göttingen, Heidelberg ve Kiel üniversitelerinden Tarih ve Devlet Bilimleri kısmında profesörlük teklifleri geldi.
Bu sırada Cotta Yayınevi de Zinkeisen’i defa makul koşullar altında Augsburg Allgemeine Zeitung Gazetesi’nin müdürlüğüne getirmeye çalışıyordu.
Ranke ve başka yüksek mevkideki insanların telkinleri üstüne Zinkeisen oldukça önemli fedakârlıklarda bulunarak, resmi gazetede misyon alması istikametindeki daveti kabul etti.
Ailesiyle beraber Berlin’e taşındı.
Zinkeisen önerisi kabul ettiğinde öncelikli emeli, yazı işlerini tamamiyle devralmadan özellikle yöneteceği ve muayene edeceği dış politika kısmıyla yazı işlerine katılmaktı.
Ancak 1840 Aralık ayı ilk haftalarında medya işlerinden mesul bakanların huzuruna çıktığında, 1 Ocak 1841’den ardından Resmi Gazete’nin bütün idaresi mesul yazı işleri müdürü olarak Zinkeisen’e verildi.
Bütün önemine karşın bu misyon Zinkeisen’i parasal olarak sıkıntıya sokan geçici bir makamdı.
Zinkeisen’in tayinine karşın resmi gazetenin sıkıntıları bitmedi.
Yaklaşık bir buçuk sene süren toplantı ve tartışmaların nihayetinde, 1 Temmuz 1843’ten tarihinden ardından Resmi Gazete’nin adına Prusya Kralı’nın onayıyla “gazetenin bağımsızlığını dışa karşı da belgelendirmek amacıyla” bir Krallık Enstitüsü ilan edilen Allgemeine Preußische Zeitung isimli gazete yayınlanmaya başladı.
Gazetenin vazifiyeti yeniden Prusya’ya müdafaa etmek ve anavatanın enstitülerine alakayı canlandırmaktı.
Zinkeisen yeniden yazı işleri müdürlüğüne getirildi, fakat yeniden devlet memuru kabul edilmeyip, kişisel durumunun gelecekte düzeltileceği söylenerek avuntu edildi.
Bu arada Allgemeine Preußische Zeitung’un Dr.
Hermes’in yönetimindeki bölümün muayenesi de Zinkeisen’e verildi.
Böylece iç ve Alman sorunları konusunda makaleler Zinkeisen’in onayından geçiyordu.
Bir müddetliğine bir yandan da küratör vekilinin işlerini de yürüttü.
1848’de devresinin Devlet Bakanlığı doğrulusunda direk saraydan gönderilen, 15-19 Mart hadiseleri ile ilgili bir makaleden kaynaklı 20 Mart günü hava henüz aydınlanmadan sabahın erken saatlerinde evine (Schulgartenstraße 4/Königgrätzer Straße, Potsdamer Tor) silahlı bir kalabalık saldırdı.
Saldırganlar, tehdit ederek Zinkeisen’e zorla makaleyi yazanın ismini söylemesini istediler.
Zinkeisen bunu kabul etmeyince, burnuna bir tabanca dayandı.
Kendisine dikte edilen ve sonrası gün “gönüllü” izahı olarak bütün gazetelerde yayınlanacak açıklamayı derhal yazmadığı takdirde, öldürmekle tehdit edildi.
Evinin camlarına ateş edildi.
Korkan eşine ise açılan ateşin sevinçateşi bulunduğu söylendi.
Zinkeisen’e zorla şu yorumlama yaptırılmıştı: “Huzuruma gelen Berlinli vatandaşlardan müteşekkil bir kurul nezdinde 81 sayılı gazetede Berlin altında yayınlanan, 15-19 Mart hadiseleri konusunda makalenin Bakanlık doğrulusunda Allgemeine Preußische Zeitung’da yayınlanmak emeliyle gönderildiğini gönüllü olarak ilan ederim.
Olayları tamamiyle çarpıttığından, bu makaleyi savunmam olası değildir”.
Bu olaylardan ardından, 21 Mart sabahı Zinkeisen şipşak saraya çıkarak, lüzum makamı lüzum ailesi için savunma sağlayamadıkları takdirde, istifasını kabul etmelerini istedi.
Ancak arzuları gerçekleşmedi.
İhtilâl fırtınası dinmemişti.
Aynı sabah Zinkeisen’i ele geçirmek emeliyle silahlı henüz devasa bir kalabalık bu kez yazı işleri müdürlüğünün yer aldığı yere saldırı etti.
Zinkeisen bu vakadan fakat raslantı yapıtı kurtuldu.
İstifasının kabulünü isteyerek, akşam olmadan yedi kişilik ailesi eşliğinde Berlin’den ayrıldı.
Zinkeisen gittikten ardından Allgemeine Preußische Zeitung süratle çöktü.
Zinkeisen kısa bir müddet ardından Berlin’e dönerek istifasının kabulünü talep ettiğinde, dilenen farklılığı bir lâhza evvel yapılması ve yeni kurulacak enstitünün başına geçmesi istendi.
Prusya Resmi Gazetesi’nin resmi bölümü hükümetin merkezi yönetimler vasıtasıyla çıkartılan fermanları, ilanları, yasaları, vs.
ihtiva edecek ve Devlet Bakanlığı’nın kabul edilmiş uzuvu olacaktı.
Resmi olmayan bölümü ise günlük hadiseleri emin kaynaklara göre verecekti.
Zinkeisen’e bundan bu tür devlet memuru statüsünün kabul edileceği ve düzenleneceğine değin teminat de verilmişti.
Bu vaziyet üstüne Zinkeisen’in 1848 Mayıs’ı sonlarında “Staatsanzeiger” isimli Resmi Gazete’nin müdürlüğünü kabul etti.
Resmi Gazete’nin müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı doğrulusunda Dışişleri Bakanlığı’na devredildi.
Ancak hadiseler sebebinden enstitü yapılandırılamadı.
1849 Nisan’ında Resmi Gazete’nin idaresi Devlet Bakanlığı’na devredildi ve Edebiyat Bürosu’nun idaresi ile birleştirildi.
Zinkeisen, külüstür ve yeni Resmi Gazete’nin başmüdürlüğünün dışında da hükümete yararlı olmaya da çalışmıştı.
Berlin’e gelir gelmez kralın buyruğu ve onayıyla Madrid ve Dışişleri Bakanlığı arasında bir bağlantının kurulmasını sağlamış ve bu hususta sekiz sene süresince arabuluculuk yapmıştı.
Kraliçe II.
İsabel’in münakaşalı hükümdarlığının Prusya doğrulusunda tanınması olası bulunmadığı ve bu sebepten de İspanya ile herhangi bir diplomatik temas kurulamadığından, bu bağlantı hükümete ehemmiyetli faydalar sağlamıştı.
Madrid’den bakanlığa gelen ve devasa politik ehemmiyet taşıyan mesajların hepsi şifre anahtarı tekilce Zinkeisen’de bulunduğu için elinden geçmişti.
1851’de birdenbire Resmi Gazete’nin politik gazete olarak kapatılmasına hüküm verilene kadar Zinkeisen, Resmi Gazete’nin yazı işleri başmüdürlüğünü üç sene henüz sürdürdü.
Gazete kapatıldıktan ardından Zinkeisen, düşük bir maaşla emekli edildi.
Zinkeisen, bakanların görüşüne göre yazı işleri müdürlüğü esnasında “gayretli, dürüst, iyi niyetli ve bütün verilere sahip biri olarak kendisini kanıtlayan adam” olarak tanımlanmıştı.
Zinkeisen emekli olduktan ardından Berlin’de ilmi ve edebi çalışmalarına devam etti.
Üzerindeki yüklerin azalmasıyla beraber ardı ardına yapıtlarını yayınladı.
1863’e kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa Tarihi adlı eserinin yedinci cildini yayınladı.
1852 ve 1853 senelerinde “Jakobinerklub/Jakoben Cemiyeti” isimli yapıtını, 1854 seneninde ise “Drei Denkschriften über die Orientalische Frage/Şark Sorunu Ile ilgili Üç Muhtıra” isimli yapıtını yayınladı.
Zinkeisen, Osmanlı Tarihi’nin nihai cildini yayınlayamadan 5 Ocak 1863’de Berlin’de vefat etti.