17 Kasım 2018 Cumartesi

Erhan Afyoncu’nun Kısa Osmanlı Tarihi kitabı


Tarihçi Erhan Afyoncu ‘Herkes İçin Kısa Osmanlı Tarihi’ kitabında koca İmparatorluğun hikayesini anlatıyor.

Erhan Afyoncu’nun Kısa Osmanlı Tarihi kitabı
Milli Koruma Üniversitesi Rektörü tarihçi Erhan Afyoncu’nun “Kısa Osmanlı Tarihi” çalışması geçen Kasın ayında Yeditepe Yayınları yaftasıyla kitap raflarında konumunu alarak okuyucularla buluştu.

ÜÇ KITAYA HÜKMEDEN İMPARATORLUK

Osmanlı tarihinin iyi bilen tarihçilerin başında gelen Afyoncu’yu televizyon programlarında sıklıkla görmek olası.
Ünlü tarihçi bu kıymetli kitabında Osmanlı İmparatorluğu’nu 1302’den alıp 1922 senesine kadar olan süreci ele alıyor.
Türklerin Anadolu’ya gelişiyle başlayan yeni siyasal ve sosyal yapılanma bu arada yeni bir devletin de doğuşunu hazırlayan ana eşitlik meydana gelmiştir.
Türkler Anadolu’nun kapılarını açarak burayı vatan edinmeye başladılar.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin devamı olan Osmanlı İmparatorluğu tam 600 yıl üç kıtaya hükmeden tek devlet olma özelliğini de hep korumuştur.
Erhan Afyoncu’nun Kısa Osmanlı Tarihi kitabı

TÜRKLERİN ANADOLU'YA YERLEŞMESİ

Erhan Afyoncu Türk ve dünya tarihi için olağanüstü ehemmiyet arz eden Türklerin Anadolu topraklarına yerleşmesiyle başlayan yeni bir tarih yazıcılığının başlangıç noktası kabul edilen hadiseler bütününü, kitabın ilk sayfalarında okurlarına anımsadıyor.
Afyoncu, İmparatorluğun uzun soluklu hikâyesini ele aldığı mevzu başlıklarıyla açıklığa kavuşturuyor.
Osmanlı Devleti’nin içerisinde yer aldığı sosyal, kültürel ve ekonomik meselelerin esasında yatan kargaşalar ve isyanların bu devleti ne kadar uğraştırdığına şahit olacaksınız.
Erhan Afyoncu’nun Kısa Osmanlı Tarihi kitabı
Türklerin Anadolu'ya yerleşmesi

TARİHİN DERİNLİKLERİNDE YATAN SORUNLAR

Celali Başkaldırılarının neden bulunduğu can ve mal kayıpları devresinin ağlatısal olayların ana bileşenini oluşturmuştur.
Usta tarihçi, yanlızca Osmanlı’nın tarihini anlatmakla kalmıyor, sosyo-kültürel kapsamında toplumda infial yaratan meselelerin kökenine iniyor.
Günümüz dünyasının konjoktürel siyasetini çözümleme etmenin ipuçları tarihin derinliklerinde yattığı ile ilgili hepimiz hemfikiriz.
Erhan Afyoncu’nun Kısa Osmanlı Tarihi kitabı
1596-1610 senelerinde yaşanan Celali İsyanları
Kitapta çoğu ehemmiyetli mevzu sahip olunan.
Sultan Abdülhamit Devresi, bir devreye damgasını vurmuş İttihat ve Terakki, Çanakkale Muhabereyi, Sevr Antlaşması, Katliam Harbi ve henüz çoğu aktüel ve külüstür hadiseleri değişik perspektiften okuyacaksınız.
Tarihimizi doğru bilir öğrenirsek geleceğe de o tarafta ilerleyeceğimizi tahmin ediyorum.

6 Kasım 2018 Salı

En iyi Tarih Kitapları


Yaşadığımız toprakların değerini bilmek ve henüz ileriye gidebilmek için tarihimizde yaşanan zorlukları, atalarımızın hangi süreçlerden geçerek bugünlere yaklaştığını bilmemiz lazım olur.
Tarih meraklılarının kesinlikle okuması lüzumlenen bu yazıda, en iyi ve en güzel 15 tarih kitabını bulacaksınız.

Tarih kitabı denince akıllara derhal lise senelerinde, derslerde okutulan kitaplar gelir.
Çok ilginçtir ki çoğu insan için o kitapları okumak eziyettir.
Hatta devasa bir bölümü tarih kısmını sevmediğini söyler.
Bunun nedeni de olaylara hiçbir lezzet ve heyecan katmadan anlatılmasıdır.
Öğrenmenin çoğu türü olduğunu biliyoruz.
Bunlar arasında en verimli olanlardan biri öykü anlatarak öğretme şeklidir.
Yani realite bir vakası bir kompu ile birlikte aktarırsanız, bu hadise okuyan bireyin aklında daha fazla kalır.
İşte sizler için hazırladığımız bu listede, tarihini merak eden ve öğrenmek isteyenler için en iyi tarihi romanları sıraladık.
Bugünlere sebep geldiğimizi öğreten, aşk öyküleriyle o devresinin zorluklarını anlatan, en iyi, en fazla okunan ve en beğenilen 15 tarih kitabı sizlerle…

Nutuk - Mustafa Kemal Atatürk



En iyi tarih kitapları listemizin birinci esnasında kuşkusuz ki Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ulu lider Mustafa Kemal Atatürk doğrulusunda bizlere bırakılan Nutuk’a yer veriyoruz.
Her Türkün kesinlikle okuması lüzumlenen bir kitap olan Nutuk, bizler için bırakılmış devasa bir kalıt ölçüsünde.
Kurtuluş Savaşı’nın, cumhuriyetin tesis sürecinin anlatıldığı yapıtta, epey mektup, günlük ve belgeler göreceksiniz.
Ayrıca politika ve siyaset kitabı kategorisine giren Nutuk, o dönemlerde yaşananları Mustafa Kemal’in ağzından dinlememizi sağlıyor.
Osmanlı’nın yıkılış devresi ve küllerinden yine doğan bir milletin destanının anlatıldığı yapıt, her Türkün evinde bulunmalı ve tıpkı ders kitabı gibi yeniden yeniden okunmalıdır.
Nutuk’un Özeti
Mustafa Kemal Atatürk doğrulusunda 1927 seneninde kaleme alınan Nutuk bir söylev türünde oluşturulmuş.
Türkiye Cumhuriyeti’nin en ehemmiyetli resmi kaynağı niteliğinde olan yapıtta, kimi konuşmaların dışında mektuplar ve ehemmiyetli belgeler de bulunmaktadır.
İleri görüş kabiliyeti bütün dünyaca kabul görmüş olan Gazi Mustafa Kemal, bu yapıtında hem geçmişi anlatmış hatta ileride olan tehlikelerin ipuçlarını vermiştir.
Yazıldığı devreye göre Farsça ve Arapça kelimelerin defa bulunduğu yapıtın dili biraz ağır.
Ancak ilk basımından bu yana, sonsuz yayınevi, lüzum sadeleştirerek lüzum külüstür Türkçe kelimelerin bugünkü manalarını kullanarak yayınlamıştır.
İçerisinde İsmet İnönü, Kazım Karabekir Paşa, Rauf Bey ve Refet Paşa gibi devlet adamlarının adı geride bıraktığımız kitabı, piyasada Söylev şeklinde de bulabilirsiniz.

Şu Çılgın Türkler – Turgut Özakman



Turgut Özakman doğrulusunda yazılan yapıt 752 sayfadan meydana gelen, belgesel tipinde bir roman.
2005 seneninde yayınlanan kitap satış rekorları kırdı.
Öyle ki kitabın yayınevi sahibi, o devre en fazla vergi verenler listesine girdi.
Türklerin mücadelesini verdikleri Özgürlük Muhabereyi üstüne yazılmış realite bir destan olan kitap, bazı durumlarda duygu su baskınına kapılmanıza bazı durumlarda de ecdadınızla gururlanmanıza sebep veriyor.
Bu vatanın sebep kazanıldığını anlatan Şu Çılgın Türkler kesinlikle okunmalı.
Ufkumuzu açmaya yarayan yapıt, üstünde hayat sürdüğümüz toprakların, göğümüzde dalgalanan bayrağın değerini bir sefer henüz bilmemizi sağlıyor.
Şu Çılgın Türkler Kitabının Özeti
Şu Çılgın Türkler, bağımsızlık maçı veren her topluma kılavuz olabilecek bir başyapıt.
Cihan imparatorluğu olan Osmanlı’nın Avrupa’ya ayak uyduramaması, bilim ve teknolojiden geri kalması ve topraklarını kaybetmesiyle başlayan yıkılış süreci; sonrasında da devasa lider Mustafa Kemal ile tarih sahnesine yine çıkışını anlatan görkemli bir yapıt.
Kitabı öyle sindire sindire okumalı ve aklımıza kazımalıyız ki bu günlere sebep geldiğimizi unutmayalım.
Kitapta geride bıraktığımız olayların hepsi realite, kahramanları bizim milletimiz, ama yazar öyle usta bir kalemle anlatmış ki tadına doyulmaz bir destan okuyorsunuz.
Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç süreci, yaşananlar, çaresizlik ve yokluk içinde Türklerin verilen bir maç.
Ders kitabı niteliğinde olan Şu Çılgın Türkler için bir milletin romanı diyebiliriz.

Semerkant – Amin Maalouf


Lübnan asıllı yazar Amin Maalouf doğrulusunda yazılan Semerkant, öncelikle 1988 seneninde yayınlandı.
İçinde koca bir tarih yatan kitap ile ilgili gerçekte yazılacak defa çok şey var.
Okurken büyüsüne kapıldığınız, kendinizi realite bir masal dünyasında hissettiğiniz eserde; rubailer, devlet işleri ve ehemmiyetli adlar yer almakta.
İki bölümden meydana gelen kitabın ilk kısmında Ömer Hayyam ve rubaileri başka bir deyişle Rubaiyyat ile ilgili bulgular var.
İkinci kısımda ise bir Amerikan vatandaşının Rubaiyyat’ı bulmak için içerisine girdiği İran politikası anlatılıyor.
Semerkant Kitabının Özeti
Muhteşem bir eser olan Semerkant’ta; Ömer Hayyam, Melikşah, Alparslan, Nizamülmülk, Tuğrul-Çağrı Beyler ve Hasan Sabbah gibi çoğu ad karşılıyor sizi.
Bu kişilerin yaşama bakış açılarını öğreniyorsunuz.
Özellikle Ömer Hayyam’ın şarap konulu rubaileri sebebinden aldığı bütün negatif eleştirileri değiştirecek bulgular yer almakta.
Kitabın kurgusu ise şöyle; Benjamin Omar ismindeki bir Amerikalı, Ömer Hayyam’ın el yazması yapıtına ulaşmak ister.
Ve kendisini bir anda İran siyasetinin içinde bulur.
Bu süreçte verilen mücadeleler anlatılırken, bu arada az evvel açıkladığım isimlerin hayatlarını da öğrenmiş oluyorsunuz.

Katre-i matem - İskender Pala



Katre-i matem, İskender Pala’nın kaleme aldığı, kurgusu ve anlatımı bakımından tadına doyum olmayan eserlerinden bir tanesidir.
Lale saatinde işlenmiş bir cinayetin anlatıldığı kitapta, devresinin sosyal ve kültürel yapısı ile ilgili da bilgili oluyorsunuz.
Usta yazar, Osmanlı’nın günlük yaşantısı, saray yaşamı, halkın rutin işleri gibi ayrıntılara yer vermesiyle, o devre ile ilgili merak ettiklerinizi de öğrenmenizi sağlıyor.
Entrikalarla dolu bir hikayenin yer aldığı kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Birçok türde kitap yazan İskender Pala’nın, İki Vuruş Arasında adlı romanına da en iyi politik kitaplar yazımızda yer vermiştik.
Katre-i matem Kitabının Özeti
Dili biraz ağır olsa da bahsedilen hikayenin büyüsüne kapıldığınızda, bir solukta biten bir kitap Katre-i matem.
Kitapta Lale saatinde işlenmiş esrarengiz bir cinayet çözülmeye çalışılıyor.
Aynı vakitte o devre ile ilgili malumat alarak tarihi bir serüvene yolculuk ediyorsunuz.
480 sayfadan meydana gelen kitabın yanlızca yerine bakarak bir önyargıya kapılmayın.
İskender Pala tarihi verileri öyle görkemli bir şeklinde kurgulayıp okuyucuya aktarmış ki kitabın etkisini uzun bir müddet üzerinizden atamıyorsunuz.

Veda – Ayşe Kulin


Ayşe Kulin’in 2007 seneninde yayınlanan Veda adlı tarihi romanı, 328 sayfadan oluşuyor.
Esir Kentte Bir Konak alt başlığına bulunduran kitap, hüzün ve efkâr dolu satırlar içeriyor.
Osmanlı’nın çöküş saatinde halkın yaşadığı efkâr ve çaresiz dolu günler, Ayşe Kulin’in usta kalemiyle okuyucuya erişiyor.
Bunların yanısıra aşk, hüzün ve hayal kırıklıkları da kitabın çapında esen duygu fırtınaları.
Bu hisler esere bu arada aşk kitabı havası katıyor.
Veda Kitabının Özeti
Kitabın ana karakteri, nihai maliye nazırlarından bir tanesi olan Ahmet Reşat Paşa.
Kitabın öyküsü ise Osmanlı’nın işgal altında bulunduğu zaman, Ahmet Reşat Paşa’nın konağında yaşananlardan oluşuyor.
Konakta paşanın eşi, kızı, teyzesi, yeğeni Kemal ve uzaktan akrabası Mehpare yaşamaktadır.
Kemal işgalci güçler doğrulusunda aranmaktadır, bu sebepten konakta gizlenir.
Aynı vakitte hasta olan Kemal’in bakımıyla Mehpare ilgilenir.
İki gencin arasında zaman içinde duygusal yakınlaşma meydana gelir ve Mehpare Kemal’den gebe kalır.
Ancak dayısı Ahmet Paşa ile aralarında görüş ayrılığı bulunduğu için bu sefer Azra Hanım’ın konağına gittikçe, orada gizlenmeye devam eder.
Azra Hanım ulusal mücadeleye katılmak istediğini söyleyince Kemal ve Mehpare yine konağa döner.
Daha ardından ülke işgalden kurtulur ve Ahmet Reşat Paşa ülkeden ayrılır.

Osmancık - Tarık Buğra



Cumhuriyet devresi yazarlarımızdan olan Tarık Buğra’nın kitabı Osmancık, 1973 seneninde yayınlandı.
Osmanlı Devletinin kuruluşunun anlatıldığı kitap, Osman Gazi’nin dedesinden aldığı bir öğütle başlıyor.
Tarihimize ışık tutan ve bilmediklerimi öğrenmemizi gerçekleştiren yapıt, tarih meraklıları doğrulusunda kesinlikle okunmalıdır.
İçerisinde; aşk, arkadaşlık, din ve yurt gibi kavramların yer aldığı kitapta, Osman Gazi’nin tarih sahnesine çıkış öyküsü görkemli bir şeklinde okuyucuyla paylaşılıyor.
Osmancık Kitabının Özeti
Çok kesintisiz ve anlaşılır bir dili olan kitap, Osmanlı Devletinin kuruluşunu Tarık Buğra’nın sanatsal anlatımıyla sunuyor.
Ertuğrul Gazi’nin erkek çocuğuna bir nasihatı ile başlıyor kitap.
600 senelik bir hükümdarlığın kurucusu Osman’ın hayatından kesitler anlatılıyor.
Kendisi ve beyliği için gerçekleştirdikleri, gördüğü rüyalar, devleti kurmadan evvel ve sonrasındaki karakteri ve henüz çoğu ayrıntı ile tarihin en tozlu sayfalarına yolculuk ediyorsunuz.
Osman Bey’in kendisi iç dünyasında hayat sürdürdükleri ve sevdiğine duyduğu aşktan da söz edilen kitap, Osmanlı Devletinin temellerinin sebep atıldığını görkemli bir dille anlatıyor.

Fedailerin Kalesi Alamut – Vladimir Bartol


510 sayfadan meydana gelen kitap anlatımı, kurgusu, kendisinde barındıdığı tarihi bulgular, felsefi konulara yönelmesi bakımından görkemli yapıt.
Eskimeyen kitaplar arasında konumunu alan Fedailerin Kalesi Alamut kitabında sizi Hasan Sabbah’ın müthiş zekası karşılıyor.
Sivri zekası karşısında hayran kaldığınız Hasan Sabbah 11.
yüzyılda kendisini peygamber olarak ilan etmiş.
Kitabı dikkat çekici kılan ise bu tür bir hikayenin ve insanın harbiden var bulunduğu.
Kitabı okurken ya da bitirdikten ardından, içinizde çoğu konuyu inceleme talebi doğacak.
Fedailerin Kalesi Alamut Kitabının Özeti
Kitabımızın kahramanı 11. yüzyılda, İran’da kendisini peygamber ilan eden Hasan Sabbah, hakimiyet kurmak için hiç akla gelmeyen tasarılar yapar.
Keskin zekası vasıtası ile Alamut Kalesi’nde realite dışı bir cennet yaratır.
Ona itaat eden kölelerin, askerlerin ve güzel kadınların, bu cennete gireceğini vaat eder.
İnsanların saflığını kullanarak kendisine inandıran Hasan Sabbah, ölmeyi ve öldürmeyi göze alan ufak bir silahlı güç oluşturur.
Dini de kullanarak kendisi yönüne çektiği insanlarla bundan sonra hükümdarın karşısına çıkabileceğini ve gücünü gösterebileceğini düşünür.
Hasan Sabbah ismini henüz evvel eminim duymuşsunuzdur.
İşte Vladimir Bartol bu kitabıyla, efsanevi ismi henüz yakından tanımamıza imkan sağlıyor.

Devlet-i Aliyye – Halil İnalcık


Ömrünü incelemeye, yazmaya ve tarihi insanlara sevdirmeye gayret gösteren, devasa tarihçi Halil İnalcık’ın bir kitabı var sırada.
Türkiye’nin yetiştirdiği en ehemmiyetli ve devasa tarihçilerden bir tanesi olan Halil İnalcık, genellikle ders kitabı niteliğinde kitaplar yazar.
Devlet-i Aliyye de, İnalcık’ın tahminen 50 senelik araştırmalarının bir bütünü.
Birkaç ciltten meydana gelen kitabı, tam anlamıyla kavrayabilmek için serinin tamamını okumanızı tavsiye ederim.
Halil İnalcık’ın yaşamını öğrenmek ve yapıtları ile ilgili henüz ayrıntılı malumat alabilmek istiyorsak bu yazımıza da bakabilirsiniz.
Devlet-i Aliyye Kitabının Özeti
Çağımızın en devasa tarihçilerinden bir tanesi olan ve 2016 seneninde aramızdan uğurladığımız Halil İnalcık’ın bu yapıtı, Osmanlı Devletinin cihana hükmeden, kuvvetli bir devlet olma sürecini anlatıyor.
Öğretici bir dili olan ve yazdığı çoğu yapıt ders kitabı olarak okutulan İnalcık, Devlet-i Aliyye kitabında hem politik hadiseler ile ilgili malumat sağlıyor hatta toplumun kökenine, alt yapısına ve yaşantısına değiniyor.
Olaylara bakış açınızı değiştirecek olan kitap, sizi şaşırtacak birbirinden kıymetli verileri de içeriyor.

Sarı Zeybek - Can Dündar



Can Dündar doğrulusunda kaleme alınan Sarı Zeybek, Atatürk’ün Nihai 300 Günü alt başlığıyla yayınlandı.
Bir belgesel tipinde olan kitap, devasa inceleme ve emeğin ürünü.
Bir insan nihai günlerinde en yapar, yanısıra kimler bulunmaktadır, sebep bir kanaat ve duygu içinde olur? Bu tür soruların cevabını bulabileceğiniz kitap, Atatürk’ün hastalığı ve nihai günlerini sebep geçirdiği konularına yer sağlıyor.
Duygu su baskınına boğulacağınız kitapta, Atatürk’ün canından bile defa sevdiği vatanı için hastalığını yok sayması, doktorların önerilerine ilgi etmemesi gibi şeyler en yakınlarından edinilmiş bilgilerle okuyucuya aktarılıyor.
Sarı Zeybek Kitabının Özeti
Bir insan sebep rehabilitasyon olmayı, hasta yatağında yatmayı kabul etmez? Zira canından henüz ehemmiyetli, canından daha fazla sevdiği vatanı bulunmaktadır.
Çözülmesi lüzumlenen ülke sorunları bulunmaktadır.
Atatürk’ün hastalıkla maç eder iken, ölüme gittiği o son zamanlarda dahi asaletinden en küçük bişi kaybetmediğini, onun yaşadığı acıları ve zor anları öğreniyoruz.
Çeşitli belgelerin bir araya getirilmesi ile meydana gelen kitap, Can Dündar’ın usta kalemiyle ele alınmış.
Bir sefer değil, defaatle okunması lüzumlenen bir başyapıt.

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens – Yuval Noah Harari


İsrailli yazar Yuval Noah Harari’nin 2011’de yayınladığı Hayvanlardan Tanrılara, dünya çapında en fazla satan kitaplar arasında bulunmaktadır.
2015 seneninde Türkçeye çevrilen kitap, ülkemizde de devasa rağbet gördü.
Yazarın ilk kitabı olduğu halde bu kadar ses getirmesi, hem konusunun ekstrem olması hatta kitabın çapında hakim olan yalın dilden kaynaklanıyor.
Hangi meslekten, kültür düzeyinden olursanız olun, kitabı defa ferah okuyup kavrayabiliyorsunuz.
Hayvanlardan Tanrılara Sapiens Kitabının Özeti
İnsanın tarihini anlatan Hayvanlardan Tanrılara kitabı, insanoğlunun başlangıcından bugüne kadar geçirdiği değişimleri ve evreleri anlatıyor.
Kadınlar, avcılar, hayvanlar, din, para gibi konuların yer aldığı kitap epey çarpıcı bir içeriğe sahip.
Yazarın şahsi görüşünü katmadan yazdığı kitabı bitirdikten ardından, insaniyet tarihi ile ilgili defa etkileyici bulgular edinmiş olacaksınız.
Bugünün meseleleri, meslek, kariyer, güzellik, hırs gibi henüz çoğu ehemmiyetli gelen şeyin, gerçekte ne kadar da ehemmiyetsiz olduğunu anlıyorsunuz.

Şah ve Sultan – İskender Pala


İskender Pala’nın 2010 seneninde yayınlanan kitabı Şah ve Sultan, aynısı sene en fazla satan kitabı meydana gelmiştir.
390 sayfadan meydana gelen kitap Osmanlı’nın padişahlarından Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasında geride bıraktığımız rekabeti anlatıyor.
İskender Pala bu kitabında da tarihten malumat verirken, bu arada okuyucuyu bir masal aleminde yolculuk ediyormuş hissi yaşatıyor.
Kullandığı üslup, seçtiği kelimeler öyle büyüleyici ki… Şah ve Sultan arasındaki çatışmanın edebi dille anlatıldığı kitapta, bazı durumlarda hüzünleniyor, bazı durumlarda gurur duyuyor, bazı durumlarda de sinirleniyorsunuz.

28 Ekim 2018 Pazar

İlber Ortaylı’dan Kitap Tavsiyeleri


Bu ay çoğumuz yaz tatiline gidiyoruz. Tatil günlerinde okumanız için size bazı kitaplar takdim etmekten zevk duyarım.
Liste tarih ağırlıklı, yerli ve yabancı yazarları içeriyor. Ama kitapların ağırlığı Türk tarihi üzerine. Bu sıra Halil İnalcık yılındayız. Listemizde hocamız iki kitabıyla başta geliyor.

KLASİK İNALCIK MAKALELERİ

- Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye IV,
İş Bankası Kültür Yayınları:
Makalelerini derleyen dört kitaplık serinin adı ‘Devlet-i Aliyye’. Serinin dördüncü kitabındaki makalelerin her biri onun klasikleşen ve en çok müracaat edilen araştırmaları. Mesela 19’uncu yüzyılda en çok münakaşa edilen ‘ayanlar’, yerel düzlemde ortaya çıkan beyler üzerine incelemeler kitapta geniş yer tutuyor. Yine kitapta İnalcık’ın kapitülasyonlar üzerine son derece değerli makalesi dikkat çekiyor.

‘HOCALARIN HOCASI’NDAN ADALET DERSLERİ

- Halil İnalcık, Osmanlı’da Devlet ve
Hukuk ve Adalet, Kronik Kitap:
Halil İnalcık’ın bu eseri, bugünlerde en çok bilmemiz gereken, çok tartışılan yargı ve adli teşkilat geleneğimiz üzerine. Osmanlı İmparatorluğu, altı asır boyunca egemenliğini devlet, hukuk ve adalet anlayışıyla sağlamış; iktidarınıysa kendine özgü yargı teşkilatıyla ayakta tutmuştur. Kronik Kitap’tan çıkan eser, Halil İnalcık’ın Osmanlı’daki devlet anlayışı, kanun rejimi ve adalet yöntemleri üzerine araştırmalarını bir araya getiriyor. Araştırmalarıyla Osmanlı’ya bakışı değiştiren, ‘Hocaların Hocası’ Halil İnalcık’ın kitapları tekrar tekrar basılmalı, okunmalı.

EN VELUT TARİHÇİDEN YAVUZ’UN HAYATI

- Feridun Emecen,
Yavuz Sultan Selim,
Kapı Yayınları:
1960’lılar kuşağı içinde Feridun Emecen en velut tarihçi sayılır. Bu kuşağın içinde Osmanlı tarih arşivini sürekli kullanan bir yazardır. Bu nedenle Yavuz Sultan Selim Han üzerinde şu ana kadar en yeni bilgiler getiren kitabı kaleme aldı.
PARLAK İSLAM MEDENİYETİNE ARAP YORUMU

 Corci Zeydan,
İslam Uygarlıkları
Tarihi, İletişim :
Şüphe yok ki, 19’uncu yüzyılda gerçek anlamdaki Arap uyanışı Hıristiyan Araplarla başladı. Corci Zeydan, Filistin Hıristiyanlarından... Ömrünün önemli kısmı Mısır’da geçti. Parlak İslam medeniyetinin Arapçıl yorumu büyük ölçüde Corci Zeydan ve Butrus el-Büstani gibilerine aittir. Bunlar mühim çalışmalardır. Corci Zeydan, 19’uncu yüzyıl Arap düşünürleri içinde mutedil sayılabilecek biridir. Kaleme aldığı İslam uygarlığı tarihi rahat okunan, romantik sayfalar kadar yeni katkı ve yorumları da olan bir eserdir. Yaz tatili için biraz daha ciddi okuma yapmak isteyenlere tavsiye edilir.

AVRUPALILARIN GÖZDESİ

 Godfrey Goodwin,
Yeniçeriler,
Doğan Kitap:
Yeniçerileri daha iyi öğrenmek isteyenler, Godfrey Goodwin’in kitabını okuyabilirler. Bu Avrupa kaynaklarında da bolca başvurulan bir popüler takdimdir.

SON ORYANTALİSTİN ANILARI

- Bernard Lewis,
Tarih Notları,
Arkadaş Yayınları :
Bernard Lewis son oryantalisttir. Batı’da, Doğu’ya yeni bakışı temsil eder. Ona yakın düzeyde Arapça, Farsça, Türkçe, Batı dilleri ve klasik dilleri bilen iki kişi belki ancak sayabiliriz. Birisi bir ara Osmanlı tarihiyle de uğraşan M.A. Cook’tur; diğeriyse Hamit Algar. Hamit’in engin dil bilgisi, daha çok bir siyasi yorumculukla, karışık konulara yönelmiştir. Bernard Lewis ise çok uzun yıllar oryantalist dünyanın en bilgin üstadı olarak yoluna devam etti. Artık 102 yaşında. Son derece ilginç ömrünü, tam 100 yaşındayken Churchill’in de torunu olan arkadaşı Buntzie Ellis Churchill’le hazırladığı notlarında anlatıyor. Bilhassa Ermeni sorunu üzerine yazdıklarında Ermeni lobileriyle olan çatışmasını kendine has üslupla veriyor ama hatıratın tek özelliği bu değil. Bu kitapta değişen bir dünyada İngiliz İmparatorluğu’nun ünlü bir bilgininin Doğu medeniyetine girişini görüyoruz.

ATATÜRK BİYOGRAFİLERİNİN EN İYİLERİNDEN

- Andrew Mango,
Atatürk, Remzi Kitabevi:
Bizce çokça okunan Lord Kinross’unkinden daha ilginç bir Atatürk biyografisi... Buna ‘bir yabancı yazarın kitabı’ da diyemiyoruz. Andrew Mango ve kardeşi ünlü Bizans tarihçisi Cyril Mango, İstanbul’da büyüyen bir Levanten ve Rusya göçmeni ailenin çocuklarıdır. Andrew Mango’nun Türkçesi mükemmeldi; bu kitapta da uzun yılların birikimi var. Mango hoş sohbet bir dünya adamıydı. İngiliz, Fransız, Türk ve Rus aydınlarını, onun kadar sohbet ve bilgisine hayran eden yoktur. Türkiye üzerine yazılanların arasında seçkin yeri olan bir kitaptır.

ÇALKANTILI DÖNEMİ EN İYİ ANLATAN ESER

- Şevket Süreyya Aydemir,
Suyu Arayan Adam, Remzi Kitabevi:
Bugünlerde, 1917 İhtilali’nin ve Birinci Cihan Savaşı’nın bittiği yıl olan 1918’in 100’üncü yıl dönemecindeyiz. Rus İhtilali, Avrupa’nın değişimi, savaşların tarihi üzerine yüzlerce kitap var. Hepsini uzmanlara bırakıyoruz. Cumhuriyet tarihini kurucularıyla birlikte yaşayan, ihtilalin hemen sonrasında Rusya’da bulunan, hatta Komünist Partisi’ne giren ama Birinci Cihan Savaşı’nı bütün cephelerde Türk ordusunun yedek subayı olarak geçiren Şevket Süreyya’nın ‘Suyu Arayan Adam’ isimli hatıratı başucu eseri sayılmalı. Bu dönemi onun kadar etkileyici anlatan bir kalemi bulmak kanaatimce çok zordur. Bu eserin Remzi Kitabevi’nden çıkan son baskısını (ilk baskısı 1959’dadır) bu yaz günlerinde okumakta büyük kazanç var.

BÜYÜK (TİMUR) MAREŞALİN KİTABI

- Beatrice Forbes Manz,
Timurlenk, Kronik Kitap :
Emir Timur büyük bir mareşal. Bu yorumu yapan biz değiliz; Atatürk söylüyor. Devlet idaresi bakımından önemli bir sistemi kurdu. Savaşlarında diplomasi önde gider. Bununla birlikte Anadolu’daki savaşları çok amansızdır. Bir yanıyla da İzmir’i Anadolu Türkiyesi’ne ebediyen kazandıran odur. Semerkant, Buhara onun yeniden kurduğu şehirler. İslam dünyasında ilmin son Rönesans’ı onun imparatorluğunda cereyan etti. Torunları Babürler, Hindistan’a asıl çehresini verdi. Türk tarihçiliği ne Timur, ne de bilhassa Babürler üzerinde sürükleyici, aydınlatıcı, derli toplu bir eser meydana getirmiş değil. Timurlenk ve devri üzerine rahat okunacak bir kitap için Beatrice Forbes Manz’ın ‘Timurlenk’ini tavsiye ediyorum. Fakat soruların bu kitapla çözüldüğünü sanmayın, bu kitabın da bizi yeni sorulara götüreceği aşikâr.

HER YÖNÜYLE EN RENKLİ OSMANLI TARİHİ

- Reşad Ekrem Koçu,
Yeniçeriler, Doğan Kitap :
Reşad Ekrem Koçu sanıldığı gibi popüler nitelikli bir tarihçi değil. Üniversite asistanı olarak yazı hayatına başladı. Kürsü reisi de meşhur tarihçi Ahmet Refik’ti. O üniversiteden uzaklaştırılınca, Reşad Ekrem Koçu da istifa ederek basın dünyasına girdi. Onlarca eserinde vekayinameler kadar hiç el değmemiş halk edebiyatı ürünleri, halk şairleri, gazeteler ve eski mecmualar da yer alır. Osmanlı tarihini her yönüyle ve onun kadar renkli ele alan biri daha yok.

USTA İŞİ BİR POLİSİYE

- İhsan  Oktay Anar,
Yedinci Gün, İletişim :
Hem sürükleyici hem de Osmanlı Türkçesini yeni kuşaklara en kolay yaklaştıran eser... Anar, İstanbul ve İzmir’in folklor dilini ustaca kullanan; oldukça ironik; zaman ve mekânın üzerinde bazen oyun oynayan ve zaman-mekân-kişi birliğini arada bir zedeleyen bir romancımızdır. ‘Puslu Kıtalar Atlası’ ile birdenbire tanınan felsefe hocasıdır. Bu yaz tatili için tavsiye edeceğimiz kitabı ‘Yedinci Gün’. Hikâye, 2. Abdülhamid’den adeta muhayyel bir cumhuriyet ortamına kadar sürüyor. Usta işi bir polisiye... Yazın rahat okuyacağınız bir İhsan Oktay Anar eseri; öbür kitaplarına da kışın devam edersiniz. Ben Anar’ın yeterince dikkatle izlendiği kanısında değilim. Oysa okuyucuyu yeni bir üsluba ve bakışa götüren bir yazar. (1)


7 Ekim 2018 Pazar

Batı bilgilerine göre Osmanlı Tarihi


Osmanlı Tarihinin en münakaşalı ve arka planı ehemmiyetli seneleri Avrupa ile temaslı seneleri kaplıyor. 
Avrupa'nın o senelerde kendimize sebep baktığını, ilişkilerde neleri öne çıkardığını birinci elden kendimize aktadar kaynak adedi da hudutlu.
Bu boşluğu kapatmaya aday kaynaklardan Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihini kaleme alan batılı yazarlardan en tanınmış kişisi hiç şüphesiz Joseph von Hammer'dir ve onun 10 Ciltlik yapıtı tarihçilerin dikkatli analizle kullanması elzem kitaplar arasında yer almakta.
Türkçe'de bundan sonra onun kadar kıymetli ve Osmanlı tarihini Batılı kaynaklardan kendimize açıklayan bir eser henüz var. 

Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa ilişkileri yönünden en ehemmiyetli eser diye nitelenen ve orijinali yedi bin sayfa olan Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’nin tercümesi beş seneden çok sürmüş.
Tarih denildiğinde prestijli ve emin yayınevleri arasında ismi ön sıralarda gelen Yeditepe Yayınevinin Türkçe'ye kazandırdığı yapıtın takdim yazıları Türk tarihçiliğinin kutup ismi Prof. Dr. Halil İnalcık ile Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya ilişkin.

ESERİN BAŞKA OSMANLI TARİHLERİNDEN FARKLARI

İki meşhur tarihçi yapıtın ehemmiyetini anlatan takdim yazılarında Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’nde profesyonel tarihçilerin dahi şuana kadar duymadığı çoğu enteresan ayrıntı yer aldığına ilgi çekiyorlar...

Osmanlı İmparatorluğu Tarihi ( 7 Kitap Grup - Ciltli )Doç Dr. Erhan Afyoncu, Nilüfer Epçeli ve Prof.
Dr. Kemal Beydilli gibi meşhur tarihçilerin yer aldığı 10 kişilik bir ekip doğrulusunda dilimize kazandırılan meşhur Alman Tarihçi Johann Wilhelm Zinkeisen'in 1840-1863 seneleri arasında tam 25 sene emek sunarak, Venedik, Avusturya, İngiltere, Almanya, İspanya ve Fransa kütüphanelerindeki vesika ve kitaplardan derlediği Osmanlı İmparatorluğu Tarihi; Osmanlıya karşı Avrupa’da kurulan, kurulmaya gayret gösteren ittifakları, anlaşmaların perde arkasını, elçilerin İstanbul’daki hareketlerini, Avrupalı hükümdarların şark politikalarını, devlet teşkilatını, fetihlere Batıdan bakış gibi ehemmiyetli noktaları içeriyor. 

PADİŞAHLARIN MİZAÇ ANALİZİ DAHİ VAR

Bizim arşivlerimizdeki eserlerde denk gelmek pek olası olmayan kalifiye bulgular sahibi olan yapıtı kaleme alan Zinkeisen padişahların karakterlerini bile çözümleme etmiş.
Örneğin Avrupalı diplomatlar sert bulunduğu için Yavuz Sultan Selim’den pek hazetmiyormuş.
Fatih Sultan Mehmet’e saygıları defa büyükmüş.
İlime ve sanatçıya verilen değerden, Devasa İskender ve Sezar’a değin kitaplar okumasına tümşeyleri not etmişler.
Kanuni Sultan Süleyman’ı ise devasa bir hükümdar olarak anlatmışlar.
Asla içki kullanmadığını ve Hürrem Sultan’a defa devasa bir aşk duyduğunu hem de Hürrem ölünce yıkıldığını dahi yazmışlar.

PROF. DR. HALİL İNALCIK'IN YAZDIĞI TAKDİM YAZISI

Büyük Osmanlı tarihinin esas kaynakları şüphesiz Başbakanlık Osmanlı Arşivleri, kadı sicilleri, vakıflar ve müftülük arşivleridir.
Bu vesika hazineleri kullanılmadan bu tarih hakkıyla yazılamaz.
Ancak, Avrupa arşiv ve kütüphaneleri Osmanlı tarihi üstünde şaşırtıcı bir malzeme yığını saklamakta ve Türk araştırıcılar fakat şimdilerde bu kaynaklara el atabilmektedirler.
Avrupa arşivleri ve vekâyinâme kolleksiyonları, Avrupalı tarihçiler doğrulusunda epey etraflı incelemelera mevzu meydana gelmiştir.
İlk araştırıcılar, XV-XVI. yüzyılda Angielello, Giovio, Sansovino gibi İtalyan tarihçilerdir.
Bu bakımdan Avusturyalı tarihçi Zinkeisen, şüphesiz başta gelir.
J. von Hammer Geschichte des Osmanischen Reiches’den (X cilt, 1827 Peşte) ardından Zinkeisen devâsâ bir Osmanlı Tarihi (VII. cilt, Geschichtle des Osmanischen Reiches in Europa, Gotha 1840-1863) yayınladı. 

Hammer, bir oryantalist olarak yapıtında Osmanlı kaynaklarını asal tuttuğu durumda Zinkeisen, Osmanlı-Avrupa ilişkilerini ana-konu yaptı.
Avusturyalı tarihçi, Genel Osmanlı tarihi ilk devre için, Bizans ve İtalya tarihlerini Hammer’i ve Hoca Sa‘deddin’in Bratutti doğrulusunda uygulanan İtalyanca çevirisini izlemiş, fakat çoğu yanlışları tekrarlamıştır. 

Bununla birlikte Hammer’e bakarak, Zinkeisen’in defa henüz iyi bir tarihçi olduğuna şüphe yoktur (Hammer, Doğu kaynaklarının bir çevirmeni olmaktan ileri gidememiştir.
Avusturya ile ilişkilerde Viyana devlet arşivindeki kimi belgeleri kullandığı doğrudur).
Örneğin, Zinkeisen Fâtih’in viran bir kent olarak aldığı İstanbul’un (yeni bir Türk-İslâm kenti olarak) temellerini attığını ve iskânında devasa gayret gösterdiğini belirtmiştir.
Fakat Fâtih’in bir Rum Patrik’i atamasındaki ana emelini anlamamıştır.
Yunan kaynaklarını kullanarak Patriklik ile ilgili naklettiği detaylar (çeviri II, 10-11) ehemmiyetlidir.
Hammer’den değişik olarak Zinkeisen’in yapıtını özgün ve kıymetli kılan nokta, olaylarla modern Batı kaynaklarını detaylı biçimde kullanmasıdır.
Zinkeisen, yayınlanmış vesika kolleksiyonlarını ve modern kronikleri kullanır (bu arada A.
von Gevay, Urkunden und Aktenstücke zur Geschichte der Verhältnisse zwischen Österreich, Ungarn und der Pforte im XVI und XVII Jahrh., III cilt, Viyana 1838-1842; Charrière, Négociations de La France Daus le Levant, Paris 1848-1860).

Zinkeisen’in yapıtı, 19. yüzyıl ortalarında yazılmış olmakla birlikte, geniş bir perspektif içerisinde kullandığı kaynaklar bundan dolayı bu gün de kıymetini korumaktadır.
Özellikle, şuana kadar hiçbir Türk tarihçisinin ecnebi kaynakları bu ölçüde kullanmadığı göz önüne alınırsa, yapıtın Türkçe tercümesi tarih edebiyatımız için devasa kazançtır.
Zinkeisen’den tahminen yarım asır ardından N.
Jorga (Iorga), Osmanlı Tarihi üstünde yine 5 ciltlik bir genel tarih yayınladı: Geschichte des Osmanischen Reiches, Gotha 1908-1913.
Jorga’nın tarihini ötekilerden ayrıt eden kaliteyi, İtalyan arşivlerinde çalışarak topladığı özgün belgeleri yapıtında kullanmasıdır (bu belgeler VI.
cilt durumunda Bükreş’te yayımlanmıştır: Notes et Extraits pour servir à léhistoire des Croisades).
Jorga’nın beş ciltlik yapıtı gibi Zinkeisen’i de Türkçeye kazandıran kıymetli tarihçi, Erhan Afyoncu ve mesai arkadaşlarını burada kutlamak bir ödevdir.
***
JOHANN WİLHEM ZİNKEİSHEN KİMDİR?

Johann Wilhelm Zinkeisen, 12 Nisan 1803’te Altenburg’da doğdu.
Jena ve Göttingen’de evvel ilâhiyat, ardından tarih okudu.
Eğitimini tamamladıktan ardından Dresden’de Blochmann Enstitüsü’nde öğretmen olarak çalıştı.
Daha ardından Münih’te yaşadı.
22 yaşındayken 11 Eylül 1825’de Jenea Akademisi’nde Commentatio Historico-Critica de Francorum Maiore Domus (Franklar’ın Maiore Domus’una Değin Tarihsel-Eleştirel İnceleme) adlı doktorasını müdafaa etti.
Üst seviye bir saray vazifiyeti olup (saray nazırlığı) devlet yönetiminde devasa rol oynayan “maior domusluğu” Franklar’ın krallığının ilk dönemlerinden alıp, VIII.
yüzyıla kadar sebep güçlenip krallığı ele geçirdiğini incelediği hekime tezi Jenea’da 1826’da basıldı.
1831 senesi ilk haftalarında Leipzig Üniversitesi’nde Tarih ve Devlet Bilimleri kısmında İtalya’daki İlkcağ halklarından Samnitler’in tarihini genel olarak ele alıp, Etrüskler gibi İtalya halklarıyla karşılaştırdığı Samnitica, Dissertatio Historico-Critica (Samnitler’in Tarihi, Tarihsel-Eleştirel İnceleme) adlı teziyle doçent oldu.
Burada misyon yapar iken 1832’de “Geschichte Griechenlands/Yunanistan Tarihi” isimli eserinin ilk cildini yayınladı.
Daha 29 yaşındayken yayınladığı bu eseriyle dikkatleri üstüne çekti.
1833 Haziran’ında Saksonya Altenburg Dükü’nün elinden profesörlük unvanını aldı.
Üniversitede hocalık yaptığı zaman Avrupa’nın politik ve kültürel tarihine ilişkin defa farklı derslerin hocalığını yapmıştı.
Leipzig Üniversitesi’nde 1831-1832 seneleri arasında birçok ders verdi.

Zinkeisen yazacağı yapıtlar için bir süre Paris’te yaşayıp, incelemeler yaptı.
Zinkeisen, Paris’te geçirdiği müddet içinde ikinci cildini yayınlamadığı, “Yunanistan Tarihi”nin üçüncü ve dördüncü ciltlerini yayınladı.
Yine “Geschichte des Osmanischen Reiches in Europa/Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa Tarihi” isimli en ehemmiyetli eserinin birinci cildini de kaleme alıp, neşretti.
Zinkeisen, yayınladığı Yunanistan Tarihi vesilesiyle 1834’te Atina Üniversitesinden bir öneri almış, fakat Yunanistan’daki şartları kendi için cazip görmediğinden önerisi reddetmişti.
Versailles, Lafayette, Jakobenler Cemiyeti ve Fransa’daki haller ile ilgili çoğu makalesi de 1836-1840 seneleri arasında Augsburg Allgemeine Zeitung ve Raumer’in Tarih Cep Kitabı’nda, Minerva’da ve farklı yerlerde yayınladı.
1839’da izdivaç etti ve bir çocuğu oldu.
1840 Eylül’ünde Paris’teyken Prusya Dış İlişkiler Bakanlığı doğrulusunda Leopold Ranke’nin arabuluculuğuyla baştan sona kadar yine yapılandırılması varsayılan Prusya Resmi Gazetesi’nin yazı işlerinde misyon alması için çağrı edildi.
Yine Ranke’nin arabuluculuğuyla ardı ardına Göttingen, Heidelberg ve Kiel üniversitelerinden Tarih ve Devlet Bilimleri kısmında profesörlük teklifleri geldi.
Bu sırada Cotta Yayınevi de Zinkeisen’i defa makul koşullar altında Augsburg Allgemeine Zeitung Gazetesi’nin müdürlüğüne getirmeye çalışıyordu.
Ranke ve başka yüksek mevkideki insanların telkinleri üstüne Zinkeisen oldukça önemli fedakârlıklarda bulunarak, resmi gazetede misyon alması istikametindeki daveti kabul etti.
Ailesiyle beraber Berlin’e taşındı.
Zinkeisen önerisi kabul ettiğinde öncelikli emeli, yazı işlerini tamamiyle devralmadan özellikle yöneteceği ve muayene edeceği dış politika kısmıyla yazı işlerine katılmaktı.
Ancak 1840 Aralık ayı ilk haftalarında medya işlerinden mesul bakanların huzuruna çıktığında, 1 Ocak 1841’den ardından Resmi Gazete’nin bütün idaresi mesul yazı işleri müdürü olarak Zinkeisen’e verildi.
Bütün önemine karşın bu misyon Zinkeisen’i parasal olarak sıkıntıya sokan geçici bir makamdı.
Zinkeisen’in tayinine karşın resmi gazetenin sıkıntıları bitmedi.
Yaklaşık bir buçuk sene süren toplantı ve tartışmaların nihayetinde, 1 Temmuz 1843’ten tarihinden ardından Resmi Gazete’nin adına Prusya Kralı’nın onayıyla “gazetenin bağımsızlığını dışa karşı da belgelendirmek amacıyla” bir Krallık Enstitüsü ilan edilen Allgemeine Preußische Zeitung isimli gazete yayınlanmaya başladı.
Gazetenin vazifiyeti yeniden Prusya’ya müdafaa etmek ve anavatanın enstitülerine alakayı canlandırmaktı.
Zinkeisen yeniden yazı işleri müdürlüğüne getirildi, fakat yeniden devlet memuru kabul edilmeyip, kişisel durumunun gelecekte düzeltileceği söylenerek avuntu edildi.
Bu arada Allgemeine Preußische Zeitung’un Dr.
Hermes’in yönetimindeki bölümün muayenesi de Zinkeisen’e verildi.
Böylece iç ve Alman sorunları konusunda makaleler Zinkeisen’in onayından geçiyordu.
Bir müddetliğine bir yandan da küratör vekilinin işlerini de yürüttü.
1848’de devresinin Devlet Bakanlığı doğrulusunda direk saraydan gönderilen, 15-19 Mart hadiseleri ile ilgili bir makaleden kaynaklı 20 Mart günü hava henüz aydınlanmadan sabahın erken saatlerinde evine (Schulgartenstraße 4/Königgrätzer Straße, Potsdamer Tor) silahlı bir kalabalık saldırdı.
Saldırganlar, tehdit ederek Zinkeisen’e zorla makaleyi yazanın ismini söylemesini istediler.
Zinkeisen bunu kabul etmeyince, burnuna bir tabanca dayandı.
Kendisine dikte edilen ve sonrası gün “gönüllü” izahı olarak bütün gazetelerde yayınlanacak açıklamayı derhal yazmadığı takdirde, öldürmekle tehdit edildi.
Evinin camlarına ateş edildi.
Korkan eşine ise açılan ateşin sevinçateşi bulunduğu söylendi.
Zinkeisen’e zorla şu yorumlama yaptırılmıştı: “Huzuruma gelen Berlinli vatandaşlardan müteşekkil bir kurul nezdinde 81 sayılı gazetede Berlin altında yayınlanan, 15-19 Mart hadiseleri konusunda makalenin Bakanlık doğrulusunda Allgemeine Preußische Zeitung’da yayınlanmak emeliyle gönderildiğini gönüllü olarak ilan ederim.
Olayları tamamiyle çarpıttığından, bu makaleyi savunmam olası değildir”.
Bu olaylardan ardından, 21 Mart sabahı Zinkeisen şipşak saraya çıkarak, lüzum makamı lüzum ailesi için savunma sağlayamadıkları takdirde, istifasını kabul etmelerini istedi.
Ancak arzuları gerçekleşmedi.
İhtilâl fırtınası dinmemişti.
Aynı sabah Zinkeisen’i ele geçirmek emeliyle silahlı henüz devasa bir kalabalık bu kez yazı işleri müdürlüğünün yer aldığı yere saldırı etti.
Zinkeisen bu vakadan fakat raslantı yapıtı kurtuldu.
İstifasının kabulünü isteyerek, akşam olmadan yedi kişilik ailesi eşliğinde Berlin’den ayrıldı.
Zinkeisen gittikten ardından Allgemeine Preußische Zeitung süratle çöktü.
Zinkeisen kısa bir müddet ardından Berlin’e dönerek istifasının kabulünü talep ettiğinde, dilenen farklılığı bir lâhza evvel yapılması ve yeni kurulacak enstitünün başına geçmesi istendi.
Prusya Resmi Gazetesi’nin resmi bölümü hükümetin merkezi yönetimler vasıtasıyla çıkartılan fermanları, ilanları, yasaları, vs.
ihtiva edecek ve Devlet Bakanlığı’nın kabul edilmiş uzuvu olacaktı.
Resmi olmayan bölümü ise günlük hadiseleri emin kaynaklara göre verecekti.
Zinkeisen’e bundan bu tür devlet memuru statüsünün kabul edileceği ve düzenleneceğine değin teminat de verilmişti.
Bu vaziyet üstüne Zinkeisen’in 1848 Mayıs’ı sonlarında “Staatsanzeiger” isimli Resmi Gazete’nin müdürlüğünü kabul etti.
Resmi Gazete’nin müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı doğrulusunda Dışişleri Bakanlığı’na devredildi.
Ancak hadiseler sebebinden enstitü yapılandırılamadı.
1849 Nisan’ında Resmi Gazete’nin idaresi Devlet Bakanlığı’na devredildi ve Edebiyat Bürosu’nun idaresi ile birleştirildi.
Zinkeisen, külüstür ve yeni Resmi Gazete’nin başmüdürlüğünün dışında da hükümete yararlı olmaya da çalışmıştı.
Berlin’e gelir gelmez kralın buyruğu ve onayıyla Madrid ve Dışişleri Bakanlığı arasında bir bağlantının kurulmasını sağlamış ve bu hususta sekiz sene süresince arabuluculuk yapmıştı.
Kraliçe II.
İsabel’in münakaşalı hükümdarlığının Prusya doğrulusunda tanınması olası bulunmadığı ve bu sebepten de İspanya ile herhangi bir diplomatik temas kurulamadığından, bu bağlantı hükümete ehemmiyetli faydalar sağlamıştı.
Madrid’den bakanlığa gelen ve devasa politik ehemmiyet taşıyan mesajların hepsi şifre anahtarı tekilce Zinkeisen’de bulunduğu için elinden geçmişti.
1851’de birdenbire Resmi Gazete’nin politik gazete olarak kapatılmasına hüküm verilene kadar Zinkeisen, Resmi Gazete’nin yazı işleri başmüdürlüğünü üç sene henüz sürdürdü.
Gazete kapatıldıktan ardından Zinkeisen, düşük bir maaşla emekli edildi.
Zinkeisen, bakanların görüşüne göre yazı işleri müdürlüğü esnasında “gayretli, dürüst, iyi niyetli ve bütün verilere sahip biri olarak kendisini kanıtlayan adam” olarak tanımlanmıştı.
Zinkeisen emekli olduktan ardından Berlin’de ilmi ve edebi çalışmalarına devam etti.
Üzerindeki yüklerin azalmasıyla beraber ardı ardına yapıtlarını yayınladı.
1863’e kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa Tarihi adlı eserinin yedinci cildini yayınladı.
1852 ve 1853 senelerinde “Jakobinerklub/Jakoben Cemiyeti” isimli yapıtını, 1854 seneninde ise “Drei Denkschriften über die Orientalische Frage/Şark Sorunu Ile ilgili Üç Muhtıra” isimli yapıtını yayınladı.
Zinkeisen, Osmanlı Tarihi’nin nihai cildini yayınlayamadan 5 Ocak 1863’de Berlin’de vefat etti.

30 Eylül 2018 Pazar

Osmanlı Tarihi Hakkında Mutlaka Okumanız Gereken Kitaplar


Osmanlı tarihi üstüne okumanız gereken tarih kitaplarını hazırladık.

Osmanlı Tarihi Kitapları


1. Halil İnalcık (1916 – ) – Osmanlı İmparatorluğu klasik Çağ (1300-1600)



Şeyh-ül Müverrihin, tarihçilerin şeyhi veyahut tarihçilerin kutbu olarak hatıralan hocaların hocası Halil İnalcık gelmiş geçmiş en ehemmiyetli Osmanlı tarihçilerinden biri.
Özellikle Osmanlı ekonomik ve sosyal tarihi üstüne çalıştı.
halil inalcik
Kendine has sistematiği ile Batı’da ve Türkiye’de Osmanlı tarihi üstüne yapılmış çoğu tarih yorumunu tenkit etti.
Gün ışığına çıkardığı yeni dokümanlarla Osmanlı tarihçiliğinde yerleşik yargıların değişmesini sağladı.
“Osmanlı 1299′da Söğüt’te kurulmamıştır, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu 1302, Bafeus Zaferi’dir diyorum.
Bizans kayıtlarında ilk kez o vakit geçiyor Osmanlı.
İlk kez o vakit Bizans silahlı gücü denize dökülüyor.
Ama hala tüm tarihçiler 1299’da, Bilecik’in alınmasını kabul ediyor.” Osmanlı İmparatorluğu, klasik, klasik ertesi ve Çağdaşlaşma zamanları diye isimlendirilen üç ana kısım durumunda incelenir.
Bunlardan ilki olan klasik Devre, devletin belirli bir tarihi süreçte meydana çıktığı, esas sistemlerini oluşturduğu ve bu sistemler içerisine yerleştirilen kurumlarını işleterek onlara dayalı siyasetlerini uyguladığı vakit dilimidir.
Halil İnalcık kitabında bu devresi anlatıyor.
Halil İnalcık’ın 3 ciltlik Devlet-i Aliyye kitabı da önerilerimiz arasında ama o ve başka çoğu kitabı gibi akademik dille yazıldığı için okuru zorlayabilir.
Ancak tarihle ilgilenen şahıslara önerebiliriz.
“Osmanlı Devleti’nin tesis ve gelişmesinde gaza ülküsü ehemmiyetli bir etmendir.
Sınır beylikleri toplumun kültürü, daimi gaza ve darülislamın tüm dünyayı kapsayana dek daimi yayılması ülküleriyle kuşatılmıştı.
Gaza birçok teşebbüs ve özveri için ilham kaynağı olan dini bir ödevdi.
Sınır toplumunda tüm toplumsal erdemler gaza ülküsüyle uyumluydu.
Selçuklu Devleti’nin Sünni mezhep, medrese kelamı, suni bir edebi dille yazılmış Saray edebiyatı ve şeriat hukukundan meydana gelen ileri uygarlığı, hudut yerlerinde konumunu marjinal dini tarikatlar, tasavvuf, menkıbe edebiyatı ve örf hukuku ile barizlik kazanan bir halk kültürüne bırakıyordu.
Türkçe ilk defa Anadolu Beylikleri’nde idare ve edebiyat dili meydana gelmiştir.
Sınır toplumu hem toleranslı hatta karmaşıktı.”

2. İlber Ortaylı (1947 – ) – İmparatorluğun En Uzun Yılı



İlber Ortaylı, başyapıtı olan İmparatorluğun En Uzun Yılı’nda 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda çağdaşlaşma sürecini, politik, toplumsal ve kültürel farklılıklari anlatır.
ilber ortayli
İlber Ortaylı kitabın önsözünde şu şekilde diyor: “Ülkemizin çağdaşlaşma tarihini yazarken kaynak belgeler kadar meblağlı bir düşünsel yaklaşım da gereklidir.
Osmanlı modernleşmesi, modernleşen tüm ülkelerin tarihi ile karşılaştırılarak düşünülmelidir.
19. yüzyıl için başvurulacak kitap ve zamanlı yayın koleksiyonlarının hududu yoktur.
Tanzimat devresi ile direk alakalı olan seyahatnamelerin adedi dahi yüzleri bulmaktadır.
Bu kaynakların tüme yakınını taramak ve meblağlı bir yorum inşa etmek güçtür.
Kitapta sarfedilen kaynakların zikredilmesiyle yetinildi (yabancı dilde ve Osmanlıca kaynakların Türkçeleri varsa şunlar verildi).
Tanzimat devresi için toplu bir bibliyografya denemesine girişmek bu çalışmanın hudutları dışına çıkar; kimi yeni ya da yeteri kadar işlenmediği sandığım konulara değinmeye çabaladım.
Bu değinmeler faydalı olabilirse neşeli olacağım.”
“Osmanlı modernleşmesi Tanzimat devriyle sınırlanamaz, henüz eskiye uzanan bir olgudur.
Osmanlı modernleşmesi Avrupalılar ile ani karşılaşmanın oluşturduğu bir şok da değildir.
Çünkü Osmanlı coğrafyası, tarihi süresince Avrupa coğrafyası ile politik, iktisadi istikametten bir beraberlik içindedir.
Üstelik dinler ve diller mozaiği olan bu imparatorlukta değişme deyince, bütün sistemi içine alan simültane bir tarihsel-toplumsal olgu da mevzubahis olamaz.
Öte yandan Osmanlı modernleşmesi mutlak Osmanlı Türkiyesi’ni içine alan bir ilerleme de değildir.
Osmanlı modernleşmesi tecrübe et olgu, başka Müslüman toplumları da kapsar.
Modernleşme olgusu, Osmanlı dünyasında hakim dinin tartışılmasını, ona atfedilen müessese ve kaidelerin sarsılmasını, farklılığa uğramasını beraber getirdi.
Bu, değişmenin bir yüzüydü, fakat Müslümanlar kadar Hristiyanları ve başka dinlerin üyelerini de içine alan ortak yüzüydü.
Din dışı bir yaşam ve kanaat tipi, Avrupa dillerinin ve bilimin faaliyeti, kamu yaşamı kadar aile yaşamında da ananesel kalıpların sarsılması, Osmanlı Türkiyesi’nden evvel Rusya Çarlığı’ndaki Müslümanlar arasında da görülüyordu.
Aynı değişmeler bir müddet ardından Hindistan Müslümanları’nın da gündemine geldi.
Her toplum dönemin akışı içerisinde daimi değişim geçirir.
Osmanlı toplumu da şüphesiz bu genel kaidenin dışında kalamaz.”

3. Necdet Sakaoğlu (1939 – ) – Bu Mülkün Sultanları ve Bu Mülkün kadın Sultanları



Necdet Sakaoğlu, medyatik bir tarihçi değil fakat objektifliği malum bir tarihçi.
Birçok ecnebi incelemede onun yapıtlarına referanslar var, hem de kimi üniversitelerde, onun kitapları okutuluyor.
necdet sakaoglu
Necdet Sakaoğlu’nun kuruluşundan bu yana 38 Osmanlı padişahının (Fetret Devresi beyleri Buyruk Süleyman ve Musa Çelebi ile birlikte) yaşamlarının yanında enteresan bulguların de yer aldığı Bu Mülkün Sultanları’nda Osmanlı padişahlarının malum hayat hikayeleri yinelenmiyor, belki de birçok eserde bulamayacağınız bilgilerle karşılaşıyorsunuz.
Bu Mülkün kadın Sultanları’nda ise 297 padişah eşiyle 267 padişah kızını, okuru şaşırtacak, düşündürecek, acındıracak, sevdirecek onlarca kadını anlatır Sakaoğlu.
Sakaoğlu, Osmanlı padişahlarının ve hanımlarının hüzün dolu bir yaşam sürdüklerini anlatıyor.
“Hem padişahlar hatta kadın sultanlar üzerlerine aldıkları parasal ve ruhani sorumlulukların üstünde ezilmişler.
Evlenme çağına gelmeden can veren yüzlerce padişah kızı var.
Verem, çiçek ve kızamık devresinin en süregelen hastalıkları.
Doğum esnasında can veren onlarca valide sultan var.
Ölümler tüm sarayı hüzne boğmuş.” diyor.
“Hekimler, sağlığının süratle bozulup bedeninin zayıf butonunu, içkinin ve zevk vericilerin aniden kesilmesine bağladılar.
Ama II.
Selim tabiplerin ilaç diye verdikleri içkiyi almamakta direndi.
Reisületibba ve külüstür hekimbaşı Mustafa Çelebi ile doktorlar, bir konsültasyon yaparak dimağının ve bedeninin defa ağır bir alkol bunalımında bulunduğu tanısını koydular ve “maraz-ı sersam ilacı lazımdır” dediler.
1 Aralık 1574’te donanmasıyla seferden dönen Serdar Sinan Paşa ile Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa sonrası gün divana katıldılar.
Padişahın huzuruna çıkıp hediyelerini sundular.
Bir parça iyileşme suratı gösteren II.
Selim saltanat kayığıyla Tersane Bahçesi’ne dinlenmeye gitti.
Yanına çağırdığı Kızılahmedlü Şemsi Paşa’ya epey ağladı, onunla dertleşti.
Saraya döndüğünde komaya girdi.
15 Aralık Çarşamba günü can verdi.” (Bu Mülkün Sultanları)
“Babası Osman’ın kurduğu, gelecekte kuvvetli bir devlet olmasını sağlayacak yönetsel ve askeri örgütlerle donatan Orhan Bey’i tarihlerimiz yarı evliya kimliğiyle tanıtıyor.
Yabancı bayanlara aşırı alaka duyacak olan müstakbel torunlarına bu hususta misal olan Orhan Bey evliya kimliğiyle bağdaştırmak bir yana, eşlerini şeklen de olsa Müslümanlığa yönlendirmemesi şaşırtıcıdır.
Kaynaklarda Nilüfer’in, prenses Asporça, Theodora, Theodora(2.) ve Maria isimli başka eşlerinin Müslüman olduklarına değin bir kayda rastlanmıyor.
Bunların kızlık isimlerini ve inançlarını korumaları, Orhan Bey’in toleransına bağlanabileceği gibi farklı yorumlara da açıktır.” (Bu Mülkün kadın Sultanları)

4. Cemal Kafadar (1954 – ) – İki Cihan Aresinde



Prof. Dr. Cemal Kafadar dünyanın sayılı Osmanlı tarihçileri arasında gösterilen bir ad.
Kafadar uzun senelerdir, gezegenin en iyi üniversitelerinin başında gelen Harvard’da Osmanlı tarihi dersleri sağlıyor.
Bir devre Harvard’ın Ortadoğu Çalışmaları Merkezi’ni de yönetti.
cemal kafadar
Osmanlı iki cihan arasına kurulmuştu.
Osmanlı Devleti’nin doğuşunu bir proses olarak kavramak için Cemal Kafadar’ın İki Cihan Aresinde kitabını okumak gerekmektedir.
Osmanlı’nın kuruluşuna değin anlatılagelen rüyalar, efsaneler ve bilgiler birbiri içerisine geçmiş acayip bir masalı andırıyor.
Cemal Kafadar kitabında tarih çizgisinin sisini dağıtarak yorumlara efor getirip bunları toparlayıp kuvvetli bir teze çevirir.
“En azından şu kadarı kesindir: Aşiret Osman’ın önderliği altında kazandığı askeri başarılarının ve görünür politik iddialarının düzeyinde temelli bir sıçrama kaydetmiştir, bundan dolayı sonunda devlete ismini veren atalardan birinin değil, Osman’ın adı meydana gelmiştir.
Osman’ın meydana çıkışından evvel aşiretin hangi isimle tanındığını bilmiyoruz, uydurma bulunduğu hissi uyandıran bir on dokuzuncu asır geleneğine göre Ertuğrul’un aşireti, gayri kişisel ve epey cansız Karakeçili ismini taşımış olabilir.”

5. Reşat Ekrem Koçu (1905 – 1975) – Osmanlı Tarihi’nin Panoraması



Biz bu seçkiye kurgusal tarih kitaplarını almadık, fakat Reşat Ekrem Koçu tek kural dışı.
Çünkü Reşat Ekrem Koçu, anlatımına tarih kitaplarında görmeye alışık olabildiğimiz kuru ve mekanik üslubun aksine, şahsi ve kesintisiz bir hava katmış ve tarihi sevdiren bir yazar olmuş ve bu üslupla bütün kitaplarında realite tarihi kurgusal bir şeklinde anlatmıştır.
resad ekrem kocu
Koçu, Osmanlı Tarihinin Panaroması’nda, Osmanlı’nın Söğüt’ten Sevr’e giden yolculuğunu, Şehzade Mustafa’nın katlini, saray dedikodularını, İstanbul’un gündelik hayatını, konaklarda süregiden debdebeyi günümüzün magazin yazarlığıyla tarihçiliği birleştiren o eşi benzeri olmayan üslubuyla anlatıyor.
“Bir Yeniçağ hükümdarı olan Yıldırım Bayezid Ankara Muharebesi’nde yenik olmuş, tutsak düşmüş, esarette ölmüştü.
Onun torununun erkek çocuğu Sultan II.
Mehmed daha yirmi bir yaşında bir delikanlıyken, bir imparatorluğun esasını atıyordu.
Yıldırım’ı yenik ettikten ardından haşmet ve darat içerisinde Çin seferine giderken can veren Aksak Timur’un ortaçağ devleti ise, bu cengaverin ölümüyle parçalanmış Timur’un evladı Mehmet ve Ömer adında iki genç, Fatih Sultan Mehmed’in sarayında dörder akçe yevmiyeli müteferrikalar arasında bulunuyordu.”

6. M. Çağatay Uluçay (1908 – 1970) – Taht Uğrunda Baş Veren Sultanlar


Cumhuriyet Devresi erken devre tarihçiliğinin akademik ortamlar dışında en ehemmiyetli isimlerinden, öğretmen, bilim kişiyi ve tarihçidir.
İlk baskısı 1961 seneninde uygulanan kitabın ağır bir dili bulunduğu düşünülse de Çağatay Uluçay, buna itina gösterip dili oldukça anlaşılır tutmuş ve böylelikle bugünkü okuyucusunun da anlayabileceği bir tarzla kesintisiz bir dille yapıtı kaleme almıştır.
cagatay ulucay
Çağatay Uluçay, Taht Uğrunda Baş Veren Sultanlar’da, katledenin de katledilenin de kazanmadığını, aslında kimin galip yaklaştığını açıkça söylemeden kararı okuyucuya ve tarihin insafına bırakıyor.
Sonu gelmez hırsların ve sultan olmak yerine katlanılan çileleri kitapda Çağatay Uluçay defa güzel özetliyor: “Cem, tüm yaşamı süresince yükselmeye, tahta çıkmaya çalıştı.
Sonunda yükseldi, ama taht üzerinde değil, tabut üzerinde.” Osmanlı’da Harem ile ilgili bilgili olmak dilerseniz Çağatay Uluçay’ın yazdığı 2 cilt durumunda basılan Harem’i de okumanızı tavsiye ederiz.
“Kardeş kanaat dökülmesinin biricik nedeni kuşkusuz ki yalnız mevki hırsı değildi.
Tahtı ele geçirmek isteyen şehzadelerin birbirleriyle maç etmesi sebebinden ülke birbirine giriyor, fazlası vakit uygulanan savaşlarda kıymetli komutanlar ve erler ölüyor, ülke birliği bozuluyor, halkın ferah ve huzuru kaçıyordu.
Bu işte hükümdarların defa evli oluşlarının da etkileri büyüktü.
Sayıları bazı durumlarda düzineyi geride bıraktığımız hükümdar kadınları, saltanata namzet çoğu erkek evlat yetiştiriyorlardı.
Her bayan erkek çocuğunun yaşına bakmadan, çocuğunun padişah olmasını istiyordu.
Bu nedenden ufak yaşlardan ardından erkek çocuklar arasında kıskançlık ve rekabet başlıyor idi.
Hele hükümdarın kimi bayanlara düşkün oluşu, kimi bayanlara surat vermemesi, içleri kıskançlık ile yanan kadınları harekete getiriyor, erkek çocuğunu hükümdar yapabilmek için her çareye başvurduruyordu.”

7. İsmail Hakkı Uzunçarşılı (1888 – 1977) – Osmanlı Devleti’nin Saray Teşkilatı



Ordünaryüs Profesör İsmail Hakkı Uzunçarşılı şu şekilde diyor: “Tarih meraklılarına şunu söyleyeyim ki Osmanlı tarihini yalnız basma eserlerden okurlarsa pek eksik ve kısmen de yanlış bilgi elde etmiş olurlar; altı buçuk yüzyıllık sürekli bir tarihi olan Osmanlı İmparatorluğu’nun politik, parasal, iktisadi, askeri, bilimsel, içtimai vesaire gibi durumu, hakiki menbalara dayanılarak araştırma edildiği vakit bu devletin tüm azametiyle çehresi ortaya çıkar.
Başka türlü, sathı, derme çatma bilgi ve kolay araştırma ile haklı olarak bu hayret ve takdire şayan gösteriş ve kudretin anlaşılmasına olanak yoktur.”
ismail hakki uzuncarsili
Uzunçarşılı için Osmanlı müesseselerinin tarihini anlatırken genellemeler yaptığı, sosyal ve ekonomik tarihi suistimal ettiği, temelde vekâyinameleri ve Başbakanlık Arşivi’nde belirli bir kaynak grubunu kullanıp örneğin şeriyye sicillerini, tahrir defterlerini, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki belgeleri öneme almadığı, Batı literatürünü, hem de yeni incelemeleri takip etmediği belirtilirse de yapıtların yazıldığı dönemler öneme alındığında mevzubahis tenkitler manasız kalmaktadır.
“Ramazan ayında saray ve haremde yaşayanların hepsi oruç tutarlar ve hatim indirirlerdi.
Ramazanın ilk gecesi tüm dairelerin sofalarına kafesler kurulur, seccadeler yaygınlaşır ve toplu olarak namaz kılınırdı.
Ramazanın on beşinde, başta padişah olmak suretiyle şehzadeler, sultanlar, bayan efendiler ustalar, kalfalar ve cariyeler hırka-i saadet dairelerini ziyaret ederlerdi.
Bayramdan bir hafta evvel haremde bir hareket başlar, daireler temizlenir, yine döşenir.
Saray bahçesine bayram eğlenceleri için dönme dolap, atlıkarınca ve salıncaklar kurulur.
Bunlara şehzadeler, geceleri de sultanlar binerek eğlenirler.
Harem odalarında kadınlar birbirini kutlama eder iken, sarayın avlusunda eğlenceler yapılırdı.
Bir yerde zurnasıyla, çifte narasıyla Zuhuri kolu (gölge oyunu ustaları), bir yerde kendisi çalgısıyla köçekler, bir doğrultuda hokkabaz ve kukla çocukları eğlendirirken, bu oyuncuları kafes arkasından, haremde bulunanlar görünmeden seyrederlerdi.”

8. John Freely (1926 – ) – Büyük Türk



John Freely İrlanda asıllı ABD’li bir fizik profesörüdür.
Yıllarca Boğaziçi Üniversitesi’nde fizik tarihi dersleri verdi.
Tarihçi olmamasına karşın fazlası İstanbul ve Osmanlı tarihi üstüne 50 kitap yazdı.
Büyük Türk’te Rönesans kişiyi dediği Fatih Sultan Mehmed’in 30 senelik saltanatını, yaşamını, tertip ettiği seferleri ve yaptığı bütün fetihleri ve Fatih’in insani özelliklerini tahlil ederek bir roman lezzetinde anlatıyor.
john freely
Kurgusal bir roman değil, dokümanlarla anlatıyor, o devre Venedik elçisi, Papa, gezginler, ve bilhassa de 1451-1467 seneleri arasındaki Fatih’in yanısıra bulunmuş icraatlarını yazıp kendine takdim etmiş Bizanslı tarihçi Kritovulos’un yazdıklarına başvuruyor.
John Freely “Benim kitabım bu satırları yazarken baktığım Bellini’nin portresine poz veren erkeğin sebep biri olduğunu keşfetmeye çalışacak.

23 Eylül 2018 Pazar

Osmanlı Tarihi Öğrenmek İçin Okunması Gereken Kitaplar


Osmanlı Tarihi Kitapları

Osmanlı Tarihi Kitapları

1. Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye, İş Bankası Kültür Yayınları


Tarihçilerin Kutbu Halil İnalcık'ın 2 ciltlik bu yapıtında Osmanlı Devleti'nin bir beylikten kuvvetli ve köklü bir imparatorluğa dönüşümünün hikayesi anlatılıyor.
İnalcık bu yapıtında politik tarihin toplumsal-ekonomik alt-yapısını, başka bir deyişle nüfus hareketleri, göçler, kitlelerin esas gereksinimleri, tarım ve ticaretin bu gereksinimleri karşılama şekilleri ve şehirleşme konularında da analizler yapıyor.
Tarihsel meseleleri izahta geçmişten gelen ananesel zihniyet ve kurumlar çerçevesinin tespitine girişiyor.

2. Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu klasik Çağ, Yapı Kredi Yayınları


Yaşayan en devasa Osmanlı tarihçisi Halil İnalcık, 1973'te ilk defa İngilizce yayımlanışının sonrasında çevrildiği bütün dünya dillerinde geniş yankılar uyandıran bu araştırmada, benzersiz bir devresinin mümkün en bütüncül ve en yetkin betimlerinden birini sunuyor.
Osmanlı'nın politik ve müessesesel yapılarının derinlemesine çözümlemelerini, din ve ticaret ilişkileri, idare ve toplumsal yapılanma üstüne kapsamı geniş izahlar ve noksansız bir Osmanlı kronolojisi takip ediyor.

3. Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi, Eren Yayınları


2 ciltlik bu yapıtın ilk cildi Halil İnalcık doğrulusunda yazılmış.
İkinci cilt ise Suraiya Faroqhi, Bruce McGowan, Donald Quataert ve Şevket Pamuk doğrulusunda yazılmış.

4. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı İmparatorluğu, Tarihi Türk Tarih Kurumu


4 ciltten ( 6 kısım ) meydana gelen bu yapıt Osmanlı İmparatorluğu’nun siyasal tarihine ve devlet teşkilatına ait epey varlıklı bir içeriğe sahip.
Osmanlı çağdaş tarihçiliğinin kurucularından olan İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın bu yapıtı Türk Tarih Müessesesi doğrulusunda basılmış.

5. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Saray Teşkilatı Türk Tarih Kurumu


Bu yapıt Osmanlı saray teşkılatı ile ilgili en ehemmiyetli kaynaklardandır.
Topkapı Sarayı'ndan kimler misyon yapar, görevleri nelerdir, saray içerisinde hiyerarşi vb.
tüm soruların yanıtını bulabileceğiniz bu yapıt de Türk Tarih Kurumu doğrulusunda basılmıştır.

6. Reşat Ekrem Koçu, Topkapı Sarayı, Doğan Kitap


Reşad Ekrem Koçu bu yapıtında sizi sanki bir mihmandar gibi Topkapı Sarayı'nı gezdiriyor.
Sarayın hangi kısmında ne var, ehemmiyetli toplantılar nerede yapılır, haremin odaları ve Osmanlı saray teşkılatı ile ilgili öğrenmek dilediğiniz birçok istihbarata erişebileceğiniz bir kaynak.

7. İlber Ortaylı, Türk Teşkilat ve Idare Tarihi, Cedit Neşriyat


Türk tarihçiliğinin ehemmiyetli isimlerinden İlber Ortaylı bu yapıtında Osmanlı Teşkilat ve Yönetiminin Sasani, Bizans ve Selçukludaki temellerinden bahsedip, İslam Devletindeki teşkilatlanmasına, Osmanlı ile aynısı dönemdeki Avrupa' devletlerinin teşkilatlanmasına ve Osmanlının kuruluştan yıkılışına kadar bütün teşkilatlanmasına yer sağlıyor.

İlber Ortaylı yazdığı kitabı şöyle tanıtıyor:
''Osmanlı idari Teşkilatı imparatorluklar ili Ortadoğu medeniyetinin teşkilatlanma tarihindeki zirveyi delegasyon eder.
Bir imparatorluğun idari Teşkilatı onun varlıklı sosyal kurumlaşmasının bir yansımasıdır.
Bu zor tecrübe allahın izniyle emeline ulaşır.
Bir imparatorluğun idarî teşkilâtı onun varlıklı sosyal kurumlaşmasının bir yansımasıdır.''

8. İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İsmail Hami Danişmend, Doğu Kütüphanesi


Osmanlı tarihçiliğinin otorite isimlerinden İsmail Hami Danişmend’in “İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi” 6 ciltten oluşuyor.
Osman Gazi’den , Sultan Vahdettin'e kadar imparatorluk tarihinin ehemmiyetli savaşlar, taht mücadeleleri, entrikalar ve perde arkasında yaşananların yanında Osmanlı toplum yaşamına değin birçok konuyu sene, ay,hafta ve gün tarihi sunarak, kronolojik olarak bulabilirsiniz.

9. Söğüt'ten İstanbul'a, İmge Kitabevi Yayınları


Mehmet Öz ve Oktay Özel'in derlediği bu yapıt 13 ehemmiyetli tarihçinin Osmanlı'nın kuruluşundan İstanbul'un fethine kadar geride bıraktığımız devre üstüne yazdıkları makaleler yer almaktadır.
Bu yapıt gaza kültürünü, yeniçerileri ve ilk fetihler dönemindeki Osmanlı'yı tarif etmenize yardımcı olacak ve ufkunuzu açacaktır.

10. Ahmet Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet



Osmanlı'nın nihai yüzyılında yetiştirdiği en ehemmiyetli devlet adamlarından bir tanesi olan Ahmet Cevdet Paşa'nın hazırladığı bu yapıt 12 ciltten oluşmaktadır.
Yıllarca devletin resmi tarihçiliğini yapmış Ahmet Cevdet Paşa bu yapıtını hazırlarken çoğu belgeyi kullanmış, önemli olaylara şahit olanları özellikle dinleyerek hazırlamıştır.

11. Tevarih-i Al-i Osman, Aşıkpaşazade


Osmanlı'nın malum ilk tarih kitabı olan Tevarih-i Al-i Osman, Osmanlı'nın kuruluşundan 15yy bitimine kadar olan kısmını barındırmaktadır.
Yapıtta Osmanlı hanedanının köklerinden de bahsedilmektedir.
Dönem halkının okuyup anlayabileceği yalın bir dille yazılan yapıt, Nihal Beygirsiz doğrulusunda bugünkü Türkçesine çevrilmiştir.
Eserin yazarı İstanbul'un fethine de katılan bir Vefai dervişi olan Aşıkpaşazade'dir.
Eser 15 yy nihayetinde tamamlanmıştır.

12. Kitab-ı Cihannüma, Mehmed Neşri


Mehmed Neşrî doğrulusunda yazılan bu yapıt 6 cilt olarak hazırlanmış olup şu zamana kadar yanlızca sonuncu cildi ulaşmıştır.
Eserin nihai cildinde ise Osmanlı tarihi Oğuz köklerinden başlamış anlatılmıştır.
Eser 15.yy nihayetinde tamamlanmıştır.

13. Naima Tarihi, Mustafa Naima


İlk Osmanlı vakanüvisi olan Mustafa Naima İbn Haldun’un tarih anlayışından etkilenmiş ve İbn Haldun’un beş dönemle alakalı kuramını özetleyerek Osmanlı tarihini dönemlerini bu şemaya göre bildirime çalışmıştır.
Eser Osmanlı'nın 1574 ve 1651 seneleri arasındaki hadiseleri anlatmaktadır.

14. Zındıklar ve Mülhidler, Ahmet Yaşar Ocak Tarih Vakfı Vatan Yayınları


Osmanlı tarihinde İmparatorluğun 15. yüzyıldan 17. yüzyıla kadarki üç surat senelik siyasal ve toplumsal düzenine, bu sistemin arkasındaki resmî ideolojiye karşı bazı durumlarda şahsi, bazı durumlarda kitlesel bazı çıkışlar görülür.
Siyasal iktidarın “Zındıklık ve Mülhidlik” (bugünün Türkçesiyle “Sapkınlık ve Dinsizlik”)le itham ettiği bu hareketler, çoğunlukla idamla cezalandırılmıştır.
Şeyh Bedreddîn, Molla Lûtfî, Nadajlı Sarı ‘Abdurrahman Efendi, Hakîm İshak, Larî Mehmed Efendi, Oğlan Şeyh İsma‘il-i Ma‘şûkî, Hamza Balî, Şeyh Muhyiddîn-i Karamânî gibi kişilerin Osmanlı iktidarına ve resmî ideolojisine karşı duruşlarının nedenleri ve mahiyeti, emeli ne idi? Toplumun hangi kesimlerinden kaynaklanıyor ve yankı buluyordu? A.
Yaşar Ocak, kitabında bu soruların ve benzerlerinin yanıtını ve Osmanlı tarihinin bu enteresan cephesinin bir panoramasını vermeyi tecrübe ediyor.

15. Babam Sultan Abdülhamid, Ayşe Osmanoğlu, Timaş Yayınları


Sultan II.Abdülhamid'in kızı Ayşe Osmanoğlu'nun bu hatıra kitabı 19.yy sonu 20yy başında Saray ve etrafında ilerleyen hadiseler, II.Abdülhamid'in yaşamı ve politik kanaatleri ile ilgili birinci elden bir kaynaktır.
Osmanlı'nın nihai dönemiyle alakalı ehemmiyetli bir kaynak olan Ayşe Osmanoğlu'nun hatıraları tamamiyle yayınlanmamış olup Topkapı Sarayı'nda muhafaza edilmektedir.

16. Osmanlı: Bir Dünya İmparatorluğunun Soykütüğü / Barış Ünlü, Dipnot Kitap


Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşunu araştıran ananesel tarih yazdığım makaleyi iki esas sual çevreninde yoğunlaşır: 1) Osmanlı'nın genişlemesinin ardındaki efor gaza mı yağma mı? 2) Osmanlı Bizans'ın mı Türk-İslam kültürünün izleyicisi mi? İlk sual çevreninde süren tartışmaya idealist ve materyalist tarih felsefelerinin maçı damga vururken, ikinci meselenin odaklandığı münakaşa Avrupa-merkezcilik ile milliyetçiliğin çarpışma kısmı olarak karşımıza çıkıyordu.
Barış ünlü, bu iki tartışmanın ötesine geçerek Osmanlı İmparatorluğu'nun tesis sorunu üstüne yeni bir yaklaşım tavsiye ediyor.
Yazarın benimsediği dünya-merkezci yaklaşım vakit ve mekân yönünden alışık olabildiğimiz ölçekleri değiştirmekte, büyütmekte ve arttırmaktadır.
Barış ünlü böylelikle, değişik vakit ve mekân karşılaşmalarının, dünya tarihinin güncellenen ve yinelenen tarihsel örüntülerinin ve kültürlerarası etkileşimlerinin bir ürünü olan Osmanlı İmparatorluğu'nun tesis tarihini yine yazmaktadır.

17. Modern Devletin doğası 16. Yüzyıldan 18. Yüzyıla Osmanlı İmparatorluğu, Rifa'at Ali Abou-El-Haj, İmge Kitabevi Yayınları



Modern Devletin doğası 16. Yüzyıldan 18. Yüzyıla Osmanlı İmparatorluğu isimli yapıtta ananesel tarih yazımının dışına çıkarak Osmanlı toplum ve devletini yeniçağ toplumlarıyla karşılaştırarak ele alıyor, 16.-18. yüzyıllarda yaşanan değişim doğası üstünde yoğunlaşıyor.
Bunu yapar iken, bir yandan da Batılı tarihçiler arasında süregelen olan "oryantalist" yaklaşımlarla hesaplaşıyor.

18. Osmanlı Denizgücü, Palmira Brummett, Timaş Yayınları


Eserde Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu’daki yayılması üniversal egemenlik iddiaları, Doğu Akdeniz’de efor elde etmeye yönelik politikalar ve Doğu ticaretinin denetimini ele geçirme maçı bağlamında inceleniyor.
Bu yine kavramlaştırmanın emelleri, Osmanlı Devleti’ni bir başrol oyuncusu olarak görmek, Keşifler Çağı temasında öne çıkarılmamış cephelere ilgi çekmek ve Avrupa-Asya dünyasındaki ilişkiler anlayışını fark söyleminin meydaan getirdiği sınırların ötesine taşımaktır.

Kitabın odak noktaları ticaret ve siyasettir; Osmanlı İmparatorluğu’nun biricik, tesirsiz ve başkalarından uzak bir devlet bulunduğu görüşünü desteklemektense akademik tartışmalar ile ortaçağ sonundaki ve erken çağdaş dönemdeki devletlerle alakalı mukayeseli analizlerde Osmanlı Devleti’nin ve Osmanlı seçkinlerinin ticarette şuurlu hareket ettikleri görüşünün yer almasına olanak tanımaktadır.

19. Eşkıyalar ve Devlet, Karen Barkey, Tarih Vakfı Vatan Yayınları


Osmanlı devletinin karşılaştığı en devasa tehlike, 16. ve 17. yüzyıllarda, köylüler ve seçkinler değil, eşkıyalardı. Osmanlılar, köylüleri ve dönüşümlü olarak görevlendirdikleri seçkinleri devlete bağımlı kılarak başkaldırı etmelerini engelliyordu.
Bu arada işsiz kalan paralı askerler ve levendler harami topluluklarına dönüşüyor, uzun pazarlıklar neticeninde devlet sistemine dahil ediliyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun merkezileşme süreci Batı Avrupa’daki merkezileşme tarzlarından değişik, fakat onlarla karşılaştırabilecek yeni bir merkezileşmedir.
Bu değişiklik, imparatorluktaki devlet-toplum ilişkileriyle alakalı iki öğenin, toplumsal yapı ile Osmanlı yöneticilerinin orjinal merkezileşme tarzlarının bileşiminde yatmaktadır.
Karen Barkey bu kitabında, haramilik hareketlerinin niye bir gerileme sendromu olmadığını, devlet ile eşkıyaların karşı karşıya geldiği dönemlerin sonrasında merkezi iktidarın gücünün sebep pekiştiği anlatıyor.

20. İmparatorluğun En Uzun yüzyılı, İlber Ortaylı, Timaş Yayınları


Osmanlı Tarihi’nin çağdaşlaşma sancılarının yaşandığı 19.
yüzyılına ışık tutan çok önemli bir kitaptır.
Osmanlı maliyesinden bürokrasisine, askeriyesinden eğitime değişik alanlarda Osmanlı'nın yaşadığı sıkıntıları anlatan kitap bugünkü Türkiyesi'ne de ışık tutuyor.

21. Osmanlı Tarihi Araştırma Rehberi, Erhan Afyoncu, Yeditepe Yayınevi


Osmanlı Tarihi Araştırma rehberi, Osmanlı politik tarihi üstünde Araştırma inşa etmek isteyenler için vazgeçilmez bir el kitabıdır.
Osmanlı tarihinin ana kaynakları olan kronikler, şahnameler, gazavatnameler, fetihnameler, sefaretnameler, ıslahatnameler, surnameler ve biyografi kitapları ile Osmanlı İmparatorluğu için Türk tarihleri kadar ehemmiyetli olan ecnebi kaynaklar (Arap, Bizans, Bulgar, İran, İtalyan, Macar ve Sırp) ile ilgili bir araştırmacının gereksinim duyacağı verilere bu yapıt aracılığı ile ulaşılabilir.
Ayrıca yapıtta Tanzimat'a kadar Osmanlı politik tarihi ile ilgili yapılmış incelemeler da defa geniş bir biçimde kronolojik sırayla verilmiştir.